İyi okumalar 💜
Önceki bölümü atlamayın lütfen...
Sonbahar sabahına sevdiğinin kollarında uyandı Oğuz. Bugün kendini bir değişik hissediyordu. Nedenini henüz tam bilemiyordu ama değişikti işte. Ad koyamıyordu şu anki ruh haline. Bakışlarını göğsünde yatan bedene çevirdi. Onur, Oğuz'un bedenini tamamen sarmış bir şekilde uyuyordu hâlâ. Oğuz, mutlulukla gülümserken, eli sevdiğinin saçlarına gitti. Sevdiğinin siyah saçlarını okşamaya başladı. Yeşilleri pırıl pırıl parlıyordu sevgilisine bakarken.
Sevgilisinin saçlarını usul usul okşarken, kıpırdanmaya başladı göğsünde uyuyan beden. Oğuz, bakışlarını sevdiğine çevirdi. Gözleri henüz aydınlığa alışamadığı için kısık kısık bakıyordu. Oğuz, yumuşak ve kısık bir sesle konuştu sevdiğine bakarak.
"Günaydın mavişim." dedi. İlk defa böyle hitap ediyordu sevgilisine ve bu oldukça hoşuna gitmişti. Onur buna takılmadı ve direkt olarak sevdiğine baktı yüzünde gülümsemeyle, kollarını bedeninden ayırmadan.
"Günaydın zümrüt gözlüm." diye mırıldandı yüzündeki gülümseme büyürken. Oğuz'un da gülümsemesi büyüdü bu manzara karşısında. Saçları dağılmış, uykudan yeni uyanmış Onur, şu an Oğuz'a göre çok tatlıydı.
"Bana biraz daha böyle bakmaya devam edersen yiyeceğim seni. Demedi deme." diye fısıldadı sevgilisine. Onur muzip bir şekilde sırıtarak yüzünü sevgilisinin yüzüne yaklaştırdı ve bir öpücük çaldı dudaklarından.
"Oh mis gibi oldu sabah sabah." dedi keyifle doğrulurken. Oğuz ne olduğunu bile anlamadı o an.
"Bu neydi şimdi?" dedi ayaklanmaya çalışan Onur'a bakarak.
"Günaydın öpücüğü sevgilim." dedi Onur gayet normal bir şekilde. "Hadi bakalım yardım edeyim sana. Banyoya gidip elimizi yüzümüzü yıkayalım." dedi hafif topallayarak. Geçenki dayaktan sonra bileği incinmişti çünkü. Oğuz onu bu halde görünce dayanamayarak atıldı hemen.
"Yok senin zaten bileğin incinmişti. Ben hallederim." dedi ve ayaklarını tutarak yataktan sarkıttı. Buraya kadar herşey güzeldi. Asıl mesele burdan sonraydı.
"Aşkım bir şey olmaz. Her zaman yaptığımız şey. Sadece yardım edeceğim sana." dedi ve bir elini Oğuz'un beline sardı, diğer eliyle de elinden tuttu. Oğuz ilk kez böyle kalkıyordu. Fazla zorlanmadan sandalyesine oturdu ve ikili, banyoya gittiler yüzlerini yıkamak için.
❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄
Boynunun ağrısıyla gözlerini araladı Hidayet. Burnunun dibinde hissettiği kokuyla kafasını kaldırdı yavaşça ve sağa doğru baktı. Deniz'in, omuzunda uyuduğunu gördü. Koku, Deniz'in saçlarından geliyordu. Gül kokuyordu saçları. Dün akşam uyumadan önce duş almıştı. Ondan olsa gerek bu koku diye düşündü. Sonra, bu kokunun Deniz'e ne kadar yakıştığını düşündü. Başını salladı sonra ve farkettiği ayrıntıyla saşkınca baktı kaldı Deniz'in uyuyan yüzüne. Neden onun omuzunda uyuyordu ki Deniz? Akşamı düşününce, yıldızları izlerken uyuya kaldıklarını hatırladı. Bütün gece koltukta uyumuşlardı. Deniz'i rahatsız etmemek için kıpırdamadan duruyordu öylece. Gece çok rahat ve deliksiz bir uyku çekmişti. Uykusunu alabildiği için keyfi yerindeydi.
Yalnız, Hidayet'e bir şeyler oluyordu. Kalbi deli gibi atıyordu. Omuzunda, düzenli nefes alıp veren genç, Hidayet'e bir şeyler yapıyordu. Onu gördüğünden beri kalbi hızlı atıyordu ve Hidayet bundan korkuyordu nedensizce.
Hâlâ hareketsiz bir şekilde otururken omuzunda uyuyan beden, gözlerini açtı yavaşça. Deniz, nerede olduğunu algılayamadı bir an. Burnuna gelen kokuyla kaşlarını çatıp başını kaldırdı yattığı omuzdan. Şaşkınca Hidayet'e baktı. Ne yani? Bütün gece omuzunda mı uyumuştu? Ah o kadar güzel bir uyku uyumuştu ki... Yanındaki gence mahçup bir şekilde bakarak konuştu.
"Özür dilerim. Ben nasıl olduğunu anlamadım uyuya kalmışım gece birden." dedi gözlerini kaçırarak.
"Sorun değil. Takılma." dedi Hidayet rahat görünmeye çalışarak.
"Olur mu sorun değil? Benim yüzümden koltukta uyudun sende." dedi utançla ellerini yüzüne kapatarak. Bu hareketi Hidayet'in hoşuna gitti ve bir gülücük takındı yüzüne.
"Ama rahat bir uyku uyudum sayende." dedi. Deniz ellerini yüzünden çekip, Hidayet'e baktı şaşkın bakışlarla. Hidayet, tamamen ağzından kaçırmıştı aslında. Öyle demeyecekti. Bunun verdiği utançla yerinden kalktı hızlı bir şekilde. "Be-ben bir elimi yüzümü yıkayıp kendime geleyim." dedi ve banyoya gitti hızlı adımlarla. Deniz arkasından baka kaldı öylece. Yüzünde kayık bir gülüşle...
🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂
Dört genç kahvaltı masasına indiğinde, Hande Hanım ve Haluk bey, masadaki yerlerinde oturuyorlardı. Hidayet ve Deniz yanyana oturdular. Tam karşılarında da Onur ve Oğuz oturuyordu.
Hande Hanım, bebek masasında oturan Kağan'a yemeğini yedirirken gençlere baktı gözlerinin içi gülerek. Masanın iki tarafını da dolduran gençlere bakarak neşeli bir şekilde konuştu.
"Haluk baksana! Evimiz ne kadar canlandı değil mi birden?" dedi. Haluk bey karısına gülümsedi ve cevapladı.
"Evet. Cidden öyle. Masamız ilk kez bu kadar kalabalık oldu." dedi. Gençler, eşler arasında dönen sohbeti tebessümle izliyorlardı.
O sırada hizmetli kadın çayları doldururken eli Onur'un bardağına çarptı ve sıcak çay olduğu gibi Oğuz'un bacağına döküldü. Onur can havliyle ayağa fırladı anında. Ama unuttuğu bir şey vardı. Oğuz belden aşağısını hissetmiyordu. Yalnız o an Oğuz'un gözlerinin şokla açılmasına neden olan bir şey daha oldu. Oğuz'un bacağı yanıyordu. Oğuz, hissediyordu...
Eveet, Oğuz hissediyor artık.
Bu arada Deniz ve Hidayet çifti nasıl sizce? Sevdiniz mi?
Yorumlarınızı bekliyorum 🙏🏻
Sizleri seviyorum 💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEV YETER (BxB)
RomanceOğuz, trajik bir kaza sonucunda, tekerlekli sandalyeye mahkum olur. Ona yardımcı olmak için, Onur eve gelir ve bu iki genç, farkında bile olmadan, birbirlerine kapılırlar... İki erkeğin aşkını konu almaktadır. Ona göre gelin ve okuyun. 23.09.2020-10...