9.Bölüm 💜

2.2K 161 24
                                    

Umarım beğenirsiniz 🙏🏻

İyi okumalar 💜

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

1 yıl önce
Genç, gözlerini açınca beyaz tavanla karşılaştı. Sağa doğru baktığında koltukta uyuyan babasını gördü. Daha sonra da koluna takılı olan serumu gördü. Odada biraz gözlerini gezdirince burasının bir hastane odası olduğunu farketti. Neden burada olduğunu bilmiyordu. Eli istemsizce başına gitti ve kaşındaki yara bandını farketti bu kez de. Bir an hafızasını zorlayınca aklına bir şeyler geldi. Bir motorsikletin onu savurduğunu hatırladı. Ardından bariyerlere çarpan motorsiklet sürücüsünü hatırladı. Bilinci gitmeden önce gördüğü son şeyler bunlardı. Evet, ona bir motorsiklet çarpmıştı, o yüzden buradaydı. Hatırladığı şeylerle yutkunmaya çalıştı ama boğazı çok kuruydu ve yutkunmakta zorluk çekiyordu. Babasını uyandırmak yerine kendisi kalkıp su içmek istedi. Babasını rahatsız etmek istemiyordu. Ama bacaklarını hissetmiyordu. Çok yatmaktan uyuşmuş olabileceğini düşündü genç. Zorda olsa bacaklarını yataktan sarkıttı. Yataktan kalkmak için ayaklanır ayaklanmaz yerde buldu kendini. Bacakları onu taşımamıştı. Genç, ne olduğunu anlamaya çalışırken babası duyduğu seslere uyanmış ve yerde duran oğlunu görür görmez, yerinden kalkıp yerden kaldırıp yatağına yatırdı. Genç hâlâ bacaklarına bakıyordu. Uyuştuğunu sanmıştı ama hâlâ hissetmiyordu. Omuzunda babasının elini hissedince babasına çevirdi başını.

"Duyuyor musun beni?" diye soruyordu babası. Duymamıştı babasının dediklerini. Algıları kapalıydı. Bacaklarına odaklanmıştı çünkü. "Diyorum ki neden kalktın? Beni uyandirabilirdin." dedi babası. Genç cevap vermek için araladı dudaklarını.

"Susamıştım." demesiyle babası hemen bardağa suyu doldurup Oğuz'a uzattı. Oğuz, kurumuş boğazına ulaşan serinlikle rahatlarken bardağı babasına geri verdi. "Baba bacaklarımı hissetmiyorum. Narkoz falan mı verdiler etkisi geçmedi mi henüz?" diye sordu. Babasının bakışları anında değişirken, kelimeler boğazına dizilmişti. Nasıl anlatacaktı oğluna artık yürüyemeyeceğini? Yatağın kenarına oturup derin bir nefes aldı. Ne diyeceğini aklında toparlayarak konuşmaya başladı.

"Bak oğlum..." dedi ve oğlunun elini tuttu. "Motorsiklet sana çarpınca sen biraz zarar görmüşsün. Yani bacakların..." derken Oğuz hemen lafa girdi babasının sözü bitmeden.

"Baba, bacaklarım..." dedi fısıltı gibi çıkan sesiyle. "Artık... Ben artık yürüyemeyecek miyim? Bacaklarım tutmuyor mu? Bunu mu demeye çalışıyorsun?" dedi sonra doğru yükselen sesiyle. Vücuduna yayılan öfkeye engel olamıyordu. Patlamaya hazır bomba gibiydi Oğuz şu an.

"Oğlum, teknoloji gelişti. Tıp dünyası da öyle. Ameliyat olursun. İyileşirsin." diyordu ama Oğuz daha fazla birşey duymak istemiyordu.

"Daha fazla bir şey duymak istemiyorum. Duyduklarım yetti bana." dedi gözlerinden yaşlar akarken. Gözü odanın köşesindeki tekerlekli sandalyeye kayınca, kendini kaybetti. "Onu istemiyorum. Neden ben? Allahım neden ben? Niye kurtardınız beni? Ölseydim." diye bağırmaya başladı. Çok ağır gelmişti daha gencecik yaşında tekerlekli sandalyeye mahkum olmak. Babası da oğlunun bu hâline daha fazla dayanamayarak o da gözündeki yaşlara engel olamadı. Bir yandan onu zapt etmeye çalışıyor, bir yandan da ağlıyordu çaresizce. Parası, oğlunu kurtaramıyordu ne yazık ki... Yatağın ordaki düğmeye bastı hemşireleri çağırmak için. Daha sonra oğluna sarılmaya çalıştı. Genç çocuk biraz uğraştan sonra pes etti ve babasına sarılarak ağlamaya başladı. Çaresizdi, umudu kaybolmuştu bir anda. Titrek sesi kısık çıkmıştı konuşurken...

"Baba, ben ne yapacağım?"

Flashback Sonu

Oğuz sabah yatağında uzanmış, eskiyi hatırlamıştı. 1 yıl öncesine nazaran daha iyi durumdaydı. Ilk zamanlar kimseyle konuşmuyor, doğru dürüst yemek yemiyordu. Odasından bile çıkmıyordu. Onur geldikten sonra büyük değişim göstermişti. Henüz iki hafta olmuştu ve Onur'la çok iyi anlaşır olmuşlardı. Onur geldiğinden beri yalnızlığına ortak oluyordu ve artık daha iyi hissediyordu.

Hâlâ yatağında uzanıyorken kapısı tıklatıldı yavaşça. Kimin geldiğini tahmin ediyordu ve uyuyor gibi yaptı. Kapı yavaş bir şekilde açıldı ve aynı şekilde kapandı. Içeri giren kişi Onur'du ve Oğuz bunu, burnuna ulaşan kokudan anlamıştı. Hâlâ uyuyor numarası yapmaya devam ediyordu.

Yatağın sol tarafına oturdu Onur. Bir süre Oğuz'un yüzünü izledi. Eli saçlarına gitti. Yüzüne düşen tutamları eliyle geri attı ama inatçı tutamlar yine düştü yüzüne. Onur gülümsedi. 'Saçları da kendi gibi inatçı.' diye geçirdi içinden. Daha sonra eli Oğuz'un yüzüne indi. Yavaşça, tüy gibi gezdirdi elini Oğuz'un yüzünde, uyanık olduğundan habersiz.

Oğuz'un cephesinde de durumlar hiç iyi değildi. Yüzünde tüy gibi gezen el, işini hiç kolaylaştırmıyordu. Öyle ki kalbi deli gibi atmaya başlamıştı. Henüz bunun nedenini anlayamamışken Onur altın vuruşu yaptı o sırada ve Oğuz'un alnına küçük, hafif bir öpücük bıraktı. Daha sonra çıktı odadan yavaş bir şekilde. O gittikten sonra Oğuz yatakta doğruldu ve elini kalbine koydu. Çok fazla hızlıydı...

Oh be atabildim sonunda. Baya zorladı watty atana kadar.

Neyse yorumlarınızı bekliyorum.

Sizleri seviyorum ❤

Bu arada 'CANIM ÖĞRETMENİM' yayımda. Desteklerinizi bekliyorum 🙏🏻💜

SEV YETER (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin