25.Bölüm 💜

1.4K 113 10
                                    

İyi okumalar 💜

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

...O kadar kopmuşlardı ki dünyadan, kapının açıldığını duymamışlardı bile...

Oğuz'un odasına giren Hande Hanım, ikiliyi öpüşürken görmüş ve şok içinde kapıda öylece kalmıştı. Dudakları birbirinden ayrılınca, gözlerini de açmıştı iki genç ve kapıdaki kadını ilk gören Oğuz olmuştu. Kalbi korkudan hızla atmaya başlamıştı bile.

"A-anne!" dedi kısık sesle. Onur da hızla kapıya bakınca Hande Hanımı gördü ve hemen ayağa kalktı.

"Han-de hanım..." diyebildi sadece. Kelimeler yolunu bulup çıkamıyordu dudakları arasından. Oğuz, hiçbirşey diyemiyordu. Ölesiye korkuyordu Onur'u kaybetmekten. Hande Hanım kendini toparlayıp içeri girdi ve kapının biraz kenarında duran koltuğa oturdu. Oğuz, Onur'a fısıldadı ve sevgilisinin yardımıyla yerden kalktı. Koltuk değneklerinden destek alarak yatağının ucuna kadar gelip oturdu. Onur, ayakta duruyor ve neler olacağını bekliyordu.

Hande Hanım, konuşmaya karar vermiş olacak ki odadaki sessizliği bozdu.

"Bundan neden haberim yok." dedi sakin bir şekilde. Onur ve Oğuz birbirine baktıktan sonra, Oğuz cevap verdi annesine.

"Çünkü sen annesin. Bunu bilmemen gerekir." dedi. Hande Hanım kısa bir gülüş sundu.

"Öyle mi Oğuz bey? Neden bilmemem gerekirmiş?" diye sordu oğluna bakarak. Oğuz, annesinin gözlerine dikkatli bir şekilde baktı. Annesi hâlâ aynı bakıyordu oğluna. Şefkatli ve sevgi dolu.

"Senin ne tepki vereceğini bilmeden nasıl söyleyebilirdik? Kendimi yıllarca hetero sanıyordum. Kendime bile daha yeni açılmışken, sana nasıl anlatabilirdim?" dedi. Haklıydı. Onur, kendini yıllar önce keşfetmişti ama Oğuz daha yeniydi.

"Sen de haklısın." dedi Hande Hanım ve devam etti. "Neyse ki Onur'u çok seviyorum." dedi Onur'a bakarak. Onur şaşkınlık içindeydi. Ne hissettiğini bilemiyordu.

"Kızmadın mı yani anne?" dedi Oğuz. Hande Hanım yerinden kalkıp oğlunun yanına oturdu ve ellerini tuttu. Bir eliyle oğlunun başını okşamaya başladı.

"Sen benim oğlumsun. Allah seni böyle yaratmış. Ben ne yapabilirim ki? Böyle olması gerekiyormuş demek ki. Allah'ın işine karışılır mı hiç?" dedi ve oğlunun yanağından öptü. "Ne olursa olsun, kim olursan ol seni hep seveceğim. Ben seni dokuz ay karnımda taşıdım. Aylarca seninle konuştum. Hergün hayalinle yaşadım. Şimdi, sadece erkekleri sevebiliyorsun diye sana neden kızayım ki? Sen her zaman benim oğluşumsun." dedi ve oğlunun gözünden akan yaşı sildi. Oğuz, annesinin konuşması karşısında gözyaşlarına hakim olamamıştı daha fazla. Hande Hanım, Onur'a baktı ve yanına birkaç kez vurarak onu çağırdı. "Gel bakalım sen de. Şöyle otur." dedi. Onur, yatağın ucuna, Hande Hanım'ın diğer yanına oturdu. Hande Hanım diğer eline Onur'un elini aldı ve konuşmaya başladı. "Oğluma iyi bak. Birbirinizi üzmeyin. Aşk insanın karşısına her zaman çıkmıyor. Çok iyi birisin ve seni de oğlum gibi seviyorum. Eğer sen olmasaydın, Oğuz hayatına küs devam edecekti. Sen onun hayata yeniden dönmesine sebep oldun. Oğlumuzu bize bağışladın. Sana minnettarım. Oğlum sana emanet. Birbirinize sahip çıkın. Önünüze çıkan engellere aldırmayın. En büyük engeli görmezden geldiniz zaten." dedi ve iki gencin ellerini kucağında birleştirdi. "Elleriniz hep böyle kenetli olsun. Sizi çok seviyorum." dedi ve kollarını açtı. Iki sevgili genç kadına sarıldı aynı anda. Onlardan mutlusu yoktu şu dakikalarda.

Oğuz'un yürüyememesi, engel olmamıştı onların kalplerinin birbiri için atmasına. Çünkü önemli olan iki kalbin birbirini sevmesiydi. Onlar bunu başarmıştı. Engelleri birer birer aşıyor, mutluluğa doğru elele koşuyorlardı.

Final is coming.

Bu arada bölümler geç geliyor farkındayım çünkü yazamıyorum. İlham kaybı yaşıyorum. Bekletmeyi sevmiyorum ama üzgünüm...

Yorumlarınızı bekliyorum 🙏🏻

Sizleri seviyorum 🖤

SEV YETER (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin