13.Bölüm 💜

2K 154 46
                                    

Umarım beğenirsiniz 🙏🏻

İyi okumalar 💜

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Onur
Içeriden adımı seslendiklerinde hızla odaya girdim ve o şerefsizi, Oğuz'u öperken gördüm. Benim dokunmaya bile kıyamadığımı bu şerefsiz öpüyordu. Oğuz, kafasını geri çekti ve ayrıldı dudaklarından. Bende kendime geldim ve kalbimin acısını görmezden gelerek, hızla Oğuz'un yanına gittim. O şerefsizi Oğuz'un üstünden çektim ve gözümü bürüyen sinirle bir yumruk attım suratına. Sendeleyerek geriye düşünce üstüne çıkıp birkaç yumruk daha attım. Şerefsiz yine de sırıtıyordu. En çok da bu bozmuştu sinirimi.

"Kimsin sen lan! Benim olana nasıl dokunursun şerefsiz!" diye ağzıma geleni söyleyerek vuruyordum.

"O-Oğuz'u bir se-nedir seviyorum." dedi zar zor.

"Seni öldürürüm. O benim anladın mı? Bir daha ona dokunmaya kalkarsan o ellerini kırarım." dedim ve ayağa kaldırdım. Çekiştirerek odadan çıkardım. Evde kim görürse görsün umurumda bile değildi. Bu şerefsizi evden atmam gerekiyordu sadece. Odadan çıkarken Oğuz'a kısa bir bakış attığımda dolu gözleriyle, şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Tabi şaşırması normaldi. Herşeyi duymuştu.

Evin içindeki merdivenlerden çekiştirerek indirirken Hande Hanımla karşılaştık. Şaşkın bir şekilde baktı Nezih'in yüzünün kan revan oldugunu ve benimde sinir küpü gibi olduğumu görünce.

"Ne oluyor Onur? Kavga mı ettiniz?" diye sordu. Nezih şerefsizine bakarak konuştum.

"Ne yaptığını sen mi anlatırsın yoksa ben mi anlatayım şerefsiz?!" dedim.

"Kö-kötü bir niyetim yoktu ben sadece..." dedi ve yutkundu. Zaten zor konuşuyordu. "Sadece o an bana doğru geleni yaptım. İstedim ve yaptım." dedi tam tekrar vuracakken Halil beyin tok sesi yankılandı salonda.

"Neler oluyor burada?" dedi. Elinde iş çantası vardı. Henüz gitmemişti şirkete. Çantasını tekli koltuğa bırakıp yanımıza geldi. Merdivende duruyorduk hâlâ. "Kavga mı ettiniz siz?" diye sordu o da. Gözlerini üzerimizde gezdirdi. "Benimle gelin." dedi ve çalışma odasına doğru yürüdü. Nezih'i bırakıp Haluk Bey'in peşinden gittim. Odasına girdiğimde o da ayakta duruyordu. Nezih'te dağılmış yüzüyle peşimden girdi. Yanımda durdu. Aramızda iki adımlık mesafe bırakmıştı. "Evet beyler. Derdiniz ne? Neyi paylaşamıyorsunuz daha birbirinizi ilk kez gördünüz. Kavganıza sebep ne?" diye sordu Haluk Bey. Nezih'e baktığımda konuşmayacak gibi duruyordu.

"Haluk Bey bu şerefsiz..." dedim ama o an aklıma geldikçe deliriyordum sanki.

"Ne olmuş Nezih'e?" diye sordu Haluk Bey sakince. Acaba Oğuz'u öptüğünü bilse bu kadar sakin olur muydu? Ama şimdi öğrenecekti.

"Muayene bahanesiyle odadan çıkmamı istedi. Bende çıktım, salondaki balkonda bekliyordum. Bir süre sonra bana seslendi. Odaya girdiğimde Oğuz'u öpüyordu. Muhtemelen zorla öpüyordu çünkü Oğuz üstünden itmeye çalışıyordu." dedim öfkeme hakim olmaya çalışarak. Halın Bey'in kaşları çatıldı sinirle. Öfkeyle Nezih'e bakıyordu.

"Bunlar doğru mu Nezih? Biz sana güvendik. Oğlumuz gibi gördük seni de. Sen oğlumuzu taciz mi ettin?!" dedi öfkeyle.

"Hayır Haluk Bey. Öyle değil. Ben gerçekten seviyorum Oğuz'u." dedi ve bana baktı. "Hem sen zorla olduğunu nerden biliyorsun? Orada mıydın?" dedi bana. Öfkeyle kasıldığımı hissettim ve yakasına yapıştım. Tam yine vuracakken Halin Bey'in sesi yankılandı odada.

"YETER!" diye bağırınca kendimi geri çekmek zorunda kaldım. "Sende ne saçmalıyorsun zorla değildi diye? Ne dediğinin farkında mısın?" dedi sinirle konuşarak.

"Haluk Bey. Ben Oğuz'u ilk gördüğüm günden beri seviyorum. Onun da bugün haberi oldu. Ama onu incitmek istemedim. Amacım bu değildi. Yemin ederim ben onu ge..." derken Haluk Bey öfkeyle konuşarak sözünü kesti.

"Yeter artık! Şimdi bu evden çıkıp gideceksin ve bir daha da bu evin yakınlarından bile geçmeyeceksin. Anladın mı beni?" dedi ve Nezih başını salladı. "Duyamadım!" dedi Haluk Bey.

"Anladım efendim." dedi ve çıktı odadan. Bende çıkacakken Haluk Bey'in sesiyle yerimde kaldım.

"Sen otur şöyle. Seninle konuşacağız." dedi ve masasına oturdu. Bende masanın önünde bulunan koltuklardan birine oturdum. "Sen mi dağıttın yüzünü?" dedi. Deminki öfkeli halinden eser yoktu. Başımla onayladım.

"Evet efendim. Oğuz'u o şekilde görünce tutamadım kendimi." dedim. Haluk Bey gülümsedi.

"Sana güvenebileceğimi biliyordum." dedi. "Oğlum çok şanslı." dedi. Anlamayarak baktım.

"Anlamadım efendim?" dedim.

"Hiç. Sen şimdi gidebilirsin. Hande Hanım'ı görürsen yanıma gelmesini söyler misin?" dedi. Bende ayaklandım.

"Tabii efendim." dedim ve çıktım odadan. Salona gelince Hande Hanım telaşlı şekilde ordan oraya yürüyordu. Beni görünce yanıma geldi.

"Neler oldu?" diye sordu.

"Eşiniz anlatsa daha iyi olur Hande Hanım. Odasında sizi bekliyor." dedim ve hemen odaya yürümeye başladı. Bende yukarı çıktım. Oğuz'un yanına girmeli miydim? Evet. Onu görmem gerekiyordu. Kapıya hafifçe vurdum. Içeriden titrek sesini duydum. Yavaş bir şekilde girdim içeri. Bıraktığım gibi yatağın kenarında oturuyordu. Yanına gidince ağladığını gördüm. Duvarın kenarında duran basamağı alıp tam önüne koydum ve üstüne oturdum. Elim yüzüne gitti. Gözyaşlarını silince bakışları beni buldu. Güzel yeşilleri yaşlarla parlıyordu. Bende ağlamak üzereydim.

"Onur, yemin ederim ben istemedim. Itmeye çalıştım ama gücüm yetmedi. Itemedim üstüme abanınca." dedi ağlayarak, zar zor.

"Yemin etmene gerek yok Oğuz. Sana inanıyorum. O şerefsiz sana bir daha dokunamayacak. Baban onu kovdu. Merak etme." dedim ve kalkıp yatağa, yanına oturdum. O da bana doğru döndü. Başı öne eğikti. Ağlıyordu hâlâ. "Ağlama artık." dedim fısıltıyla. Alnımı alnına dayadım. Elim ensesindeydi.

"Çok utanıyorum. Çok özür di..." derken elim dudaklarına gitti. Parmağımı dudağına bastırdım.

"Özür dileme. Senin bir suçun yok. Bu hikâyede sen en masum olansın." dedim. Sarıldım rahatlaması için. Önce rahatlaması gerekiyordu. Sonra elbetteki konuşulacak şeyler vardı.

Uzun bir bölüm oldu. Tam şu an yazdım ve yazdıkça yazasım geldi ama bir yerde kesmem gerekiyordu.

Yorumlarınızı bekliyorum 🌸

Sizleri seviyorum 🌻

SEV YETER (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin