Merhabaaaa, nabersiniz?
Bol medyalı bir bölüm oldu. 🥰
Güzel okumalar ✨
« 14.Bölüm × Devran Döndü »
Seni sadece geceleri düşünmek isterim. Kimse yokken sana hayallerimden bahsederim. Korktuğum değilsin, istediğimi de söyleyemem. Yalnızca gerçeksin, arada hakkında düşündüğüm gerçek. Seni sevdiklerimin yanında görmeyi de duymayı da istemiyorum. İşte o zaman senden nefret ediyorum. Benim yanımda ol ama asla onların yanında olma istiyordum. Zira, sen ölümsün ya... Apansız bir gecede seni izlemek ne acımasız olur. Şimdi yanımda olmaktan çok daha ötede olduğunu duyuyorum. Ölü olduğumu duyuyorum. Ölüm ne zamandan beri duyuluyor?
Kalp atışlarım öylesine hızlı, şimdi ikinci kez öleceğim.
Çaresizce gökyüzüne baktım. İçimde kaynayan öfkenin tek sahibi Devran'dı. Her şey onun yüzünden olmuştu. Ben ise ona güvenerek hayatımın hatasını yapmıştım. Hoş, başka seçeceğim yoktu. Yine de kaçmalıydım, savaşmalıydım, ölmemek için. Lakin artık çok geçti. Zira ben, resmen ölüydüm. Ellerime baktım, nefesime, sesime... Ölünce ne değişiyormuş görmek istedim.
Karşımda şüpheli gözlerle bana bakan kızdan ürktüğümden hiçbir şey diyemiyordum. Söyleyebileceğim her şey başımı belaya sokacak gibiydi. Başıma bundan kötü ne gelir öğrenmeyi kesimlikle istemiyordum.
"Hey, sen iyi misin?" Dünyada bile bu soru hiç böylesine anlamsız olmamıştı.
"Beni yalnız bırak." dedim zar zor. Gitsin, böylece rahat olayım istedim. Yalnız ve özgür olmak istedim. Bana ve yanımızdaki dev piramide göz attı. Ardından ne yapacağını bilemeyerek başını salladı. "Pekâlâ, kendine geldiğinde ve bir şeye ihtiyacın olduğunda bizi bulabilirsin." cevap vermedim, onu bir saniye fazladan görmeyi istemiyordum. Öyle de oldu, aniden ortadan kayboldu.
Kalbim hızla çarptıkça göğsümdeki ağrı artarak devam ediyordu. Gözlerimden birbiri ardından yaşlar dökülmeye başladığında bedenimi artık ayakta tutamadım.
Göğün bulutları arasına kadar yükselen piramidin önünde, dizlerimin üzerine düşmüştüm. Dizlerimin kiri, dünya. Boğazıma dizilen çığlıklarım, dünya. En büyük çaresizliğim, dünya. Ama her nasılsa çaresiz bırakan ölüm. Gözlerimi kapatarak başımı iki yana salladım. Görmezsem kaybolur mu?
Ellerim saçlarım arasından kayarak yüzümden boynuma doğru kaydırdım. Hıçkırıklarım karışırken, göz yaşlarım yüzümü ıslatıyordu. Hayır burada olmak istemiyorum, geri dönmek istiyorum. Ne yapacağım burada? Her şey bitti mi? Mahşer dediler, ne yapacağım tek başıma? Etrafıma baktım. Kaçış nerede? Dünya nerede? Hayatım nerede? Bana ömrümü verin. Katilim kim, bana onu getirin. Korku çaresizliktir. Öyle çaresizim ki koşarak kaçacağım yollar uçurumlara dönüşmüş. Yalnızca öylece durmak bana düşen.
Ellerim boynumdan kayarken canım yanmaya başladı. Tırnaklarımın boynumu çizmeye başladığını, hatta bunun çok daha fazla bir acı olduğunu hissettim. Ama istediğim tek şey histi. Yaşamın hissi.
Bağıramadım, bağırmak istedim ama korkum sesimi kesti. Fısıldadım sadece. "Devran."
Bir kâbus ol ve sonuna var...
Gagası aralanan karganın çığlığı yankılandı. Gözlerimi sıkıca kapattım. Kaçtığım benliğimdi, muhtaç olduğumda. Kanat sesi yanıma doğru yaklaştı. Titreyen dudaklarımı birbirine bastırarak başımı başka tarafa çevirdim. Etrafımda durmadan dönen rüzgârı hissettiğimde göz kapaklarım titreyerek açıldı. Bir karga aralıksızca etrafımda dönüyordu. Kaşlarım çatıldı, ben ne olduğunu anlamadan farklı bir kanat sesi ve farklı kargalar da gelmeye başladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTAAT (+18)
Viễn tưởngEllerimi göğüslerimin üzerine kapamak, bacaklarımı birbirine geçercesine bastırmak ve kendimi tüm bunlardan sakınmak istiyordum. En çokta ondan... Bir tür bela gibiydi, vebaldi sanki. "Lütfen, lütfen beni rahat bırak." Beni yönetme düşüncesi bile...