Merhaba ✨
Oy ve yorumları unutmayalım. ❤️
« 4.Bölüm (Part 2) × Zehir Kehribarı »
Başımı hafifçe çıkararak yolun karşısına baktığımda Eylül'de benim gibi bakabilmek için bu iğrenç kokan çöpün diğer tarafından başını sarkıttı.
Başta sakince gelen adamlar birden hareketlendiler.
"Bırakın beni!" duyduğumuz bağırtı ikimizindi irkilmesine sebep olmuştu. Elimdeki poşetleri iyice köşeye çekerek bıraktım. Göğsümde korkunun ağrısını hissetmeye başlamıştım.
"Lütfen, sadece bir dakika. Lütfen! Sadece bir dakika geç kaldım." dedi aynı ses, sonra ise görüş alanımıza girmişlerdi.
Neler olduğun tüm berraklığıyla anlamıştık. Sokağa çıkma yasağı başlayalı bir dakika olmuştu.
Ve biz dışarıda kalmıştık.
Bu adamlar suç çetelerinden biri olmalıydı. Sokağa çıkma yasağına uymayanları cezalandırmaya erken başlamışlardı. Bunların gerçekten yaşanıyor oluşuna inanamıyordum. Bazen hepsi bir bilim kurgu filmi gibi geliyordu.
İki adam vardı, kollarından tuttukları adamı, önde giden uzun boylu adamın arkasından götürüyorlardı.
"Bla, bla, bla..." dedi öndeki uzun boylu adam arkasına bakmadan. Yürümeye devam ettiler, arkadaki adamın ayakları yerde sürükleniyordu ve sürekli bağırıyordu. Kollarını tutan iki adamında yüzünde siyah maske vardı. Ellerindeki mavi hemşire eldivenleri, sürükledikleri adamın kolun baskı yapıyordu.
Ve önde yürüyen o adam... Gecenin karanlığında parıldayan zehir kehribarı gözleri ve biçimli kaşlarıyla, yüzüyle bile tehlikeli olduğunu bağırıyordu. Tehlikeli bir yakışıklılığı vardı. Çok ürkütücü, tekrar tekrar bakmak isteyeceğiniz kadar mükemmel. Maskesi yoktu, fakat siyah eldivenleri vardı.
"Bu o adam..." diye fısıldadı Eylül. Şoktan ona soru bile soramadım. Sadece avuç içimle ağzını kapatarak konuşmasına engel oldum. Bizi duymalarını istemezdik.
"Yalvarıyorum, lütfen! Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim."
"Bırakın." dedi sadece ve adamı sertçe yere attılar. Dizleri üzerinde duran adam, korkarak başını kaldırdı. Kehribar gözlü adam arkasını dönerek adama baktı, ardından bir kahkaha attı. "Devran döndü!" maskeli adamlarda kahkaha atarak ona eşlik etkilerinde bunu zorlama yaptıkları her hallerinden belliydi.
"Bak Devran sana döndü. Sen de birazdan öbür dünyaya döneceksin ne yazık ki."
"Ne? Hiçbir şey anlamıyorum. Lütfen beni affedin! Sadece bir dakika. Yemin ederim eve gidecektim, sokakta gezmiyordum, bebek bezi almayı unutmuştum, markete geri dönmek zorunda kaldım." Nefesim kesildi. Şokla kehribar gözlü adama baktım. Titreyen ellerimi asfalta bastırarak kendimi sakladım. Eylül çoktan sırtını çöp konteynerine yaslanmış, korkuyla soluklanıyordu.
Bebeği vardı. Adamın bebeği vardı! Ve bu adamlar sözde iyilik mi yapıyordu yani? Neredeydi bu devletin başkanı? Ölü sayıları yüz binlere dayanıyordu, suç çeteleri kendi sokağa çıkma yasaklarını ilan ediyor, devlette düzen namına hiçbir şey kalmıyordu.
Sokakta bir babanın rahatça öldürülebildiği zaman diliminde yaşamak istemiyordum ben.
O adamı kurtarabilmek isterdim ama bunu yapamayacağımın aşikardı. Eli silahlı adamalara karşın ne yapabilirdim? Acımasız ya da kahraman olmayacağım. Ortada olan gerçeği değiştiremezdim.
Bugün ölecektim.
Dudaklarım titredi, nerdeyse bağırarak ağlamaya başlayacaktım. Nefeslerim hızlandı, gözlerimi yumdum. Zihnimde değişen yerler sızlıyordu.
Korktum ve bunu değiştirmek istedim.
Sonra bir karganın sesini duydum. Çöp konteynerinin üstüne kondu. Başımı kaldırdığımda gökyüzünden geçen onlarca kargayı gördüm. Gözlerim acıyordu, sanki konteynırın üzerinde duran karganın gözlerine sahiptim. Gözlerimi kırpıştırarak kafamı hafifçe çıkarıp tekrar adama baktım. Gözlerim sürekli kasılıyordu.
Çöpün üzerine konan karga gagasını aralayarak adeta çığlık attığında boğazımdan azalan hırsı hissettim.
Adam karganın sesini duyar duymaz hızla arkasını döndüğünde gözlerim irice açıldı.
O zehir kehribarlarla göz göze geldim.
Gözlerini gözlerimden ayırmadan "Sana da merhaba, Pandora." dedi. Titreyerek Eylül'e baktım. O kendini saklamış, sessizce ağlıyordu. Kaçacak yerimiz yoktu, adam beni fark etmişti. Kafamdaki kurduğum bütün felaket senaryoları birbirine karıştı. Felaketi yaşıyordum. Bu geceden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Adam beni fark etmişti, Eylül hala saklanmayı sürdürebilirdi.
Dolu dolu gözlerle karşımdaki uzun boylu adama baktım. Bana doğru yürümeye başladı. Sokak lambaları her adımda zehir kehribarı gözlerini parlatıp, kararttı.
Tavırları, bana anlamsızca Pandora diyerek seslenişi, aniden delici gözlerini üzerime dikmesi... Korkutucuydu, her hareketi biraz daha akıl sağlığından şüphe etmeme sebep oluyordu.
"Ben Devran." dedi kendini tanıtarak. Ardından belinden çıkardığı silahla kolunu arkaya doğru uzatıp diz çökmüş adamın göğsüne ateş etti.
× bölüm sonu ×
Instagram: lefazen
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTAAT (+18)
FantasyEllerimi göğüslerimin üzerine kapamak, bacaklarımı birbirine geçercesine bastırmak ve kendimi tüm bunlardan sakınmak istiyordum. En çokta ondan... Bir tür bela gibiydi, vebaldi sanki. "Lütfen, lütfen beni rahat bırak." Beni yönetme düşüncesi bile...