Ay özleştik sanki ❤️
Baştan söylemiş olayım bölüm yine kısa.
Biliyorsunuz bu yıl son senem. Üniversite sınavına hazırlanıyorum. Hocalarım benden komple sosyal medyayı silmemi beklerken ben bölüm yazmaya çalışıyorum ve hak verirsiniz ki kitap yazmakla sınava hazırlanmak aynı anda götürülmesi kolay şeyler değil.
Ama kitap yazmaya da ara veremiyorum.
Bu yüzden böyle kısa kısa bölümler gelebilir. Evde olduğum nadir zaman dilimi olan hafta sonu gelecektir bölümler.
Söyleyeceklerim bu kadardı,
güzel okumalar✨« 11.Bölüm × Kendinden Kaçamazsın »
Ölümümü planlıyorum. Onun gözlerine baktığım her an, o kehribarının zehrini tadıyor, her seferinde farklı bir ölüm planlıyorum. Zehir aynı lakin ölüm farklı. Devran'ın yüzünü gördüğüm anda aklımda iyiye dair canlanan hiçbir şey yoktu. O korkuydu, tehlikeydi, ölümdü, belirsizlikti. Ve her şeyiyle ürkütücü bir çekiciliği vardı.
Tüm olanları düşünüyorum. Virüsün çıkışını, ölen insanları ve dünyanın gittikçe kötüleşen durumunu. Sonra karşımdaki adama bakıyorum. Tüm kaynak burada mıydı? Şokla fısıldadım; "Ne?"
İdrak yetim zayıf kalıyor. Her şey ortada ama öylesine ağır ki kabul etmesi zorlaşıyordu."Belli ki idrak zorluğu yaşıyorsun. Seni uyarmıştım. İşleri daha sakin ve kolay halledebilirdik. Ama sen zor olanı tercih ettin." Bıkkınlıkla iç çekti. "Senin yüzünden vakit kaybettiğim yetmezmiş gibi bir de buraya kadar yol teptim!" Korkuyla hızlanan nefeslerim göğsümün hızla inip kalkmasına sebep oluyordu. Bu adam ne anlatıyordu? Şu durumda bu adam ne anlatıyordu!
Evimdeydi. Şu anda gerçekten evimdeydi. Kendimi güvende hissedebileceğim tek yere tehlike bulaşmıştı. Artık güvene dair hiçbir şey yoktu. Hiçbir şeyi doğru düzgün düşünemiyordum. Düşündüğüm tek şey o ve korkumdu.
Kapıya yasladığı kolunu geri çekerek evime doğru adım attığı anda boğazım yırtılırcasına bağırdım. "Benden uzak dur ruh hastası!" bana öylece bakmaya devam ederken yüzündeki bıkkın ifadeyle beraber rahatlığı gram değişmedi. Bana doğru adım atmasıyla geriye doğru adımlar atmaya başladım. O an mantıklı düşünemiyordum. Korku iliklerime kadar işlemişti. "Yaklaşma!" diye tekrar kendimi korumaya almaya çalışsam da tam anlamıyla nafileydi.
Saçlarını geriye iterek sinirle bana baktı. "Sana yaklaşmadan nasıl seni istediğim yere götüreceğim!"
Hala neyin derdindeydi bu adam? Korkudan ölüyordum. Ondan kaçmaya çalışırken burnumun dibinde onu bulmuştum. Üstelik güvendiğim kapımı paramparça etmişti. Onu durduramadığımı bilmek çaresiz hissetmeme sebep oluyordu. Hayatımın en boktan iki gününü geçiriyordum. Koridorda geriye doğru adımlarken içgüdüsel olarak odamın olduğu tarafa doğru geri geri gidiyordum. Sanki odama girip yatağıma yatarak yorganımın altına saklansam bu canavar bana ulaşamayacaktı.
"Götürmeyeceksin! Defol evimden."
Aynı inatla kaşlarını çatarak bana doğru gelmeye devam etti. "Götüreceğim! Ve Pandora, sabırlı bir adam olduğum söylenemez. Benden kaçmaya derhal bir son ver. Sana zarar vermeyeceğim." Yine tehdit ve güven vaadini aynı cümle içinde kullanmıştı! Bu adam tezatlığın ta kendisiydi.
Can havliyle olanları düşünürken alayla güldüm. "Benimle dalga geçiyorsun değil mi? Covid 20 falan... çok yaratıcı gerçekten?" sesim bile buna inanamadığımı, aslen sorguladığımı vurguluyordu. Söyledikleri inanılası değildi. İnanılmayacak kadar korkunçtu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTAAT (+18)
FantasyEllerimi göğüslerimin üzerine kapamak, bacaklarımı birbirine geçercesine bastırmak ve kendimi tüm bunlardan sakınmak istiyordum. En çokta ondan... Bir tür bela gibiydi, vebaldi sanki. "Lütfen, lütfen beni rahat bırak." Beni yönetme düşüncesi bile...