"Vow of Revenge"

18 9 0
                                    

"İlk defa biri beni Sarukartada yeniyor. Tebrik ederim Prenses." dedi Simon.

"Kendinizi yenilmez sanmanızın sebebi nedir peki Prensim?"
"Bir prens her zaman en iyi eğitimi alır. Ve prensler daha güçlüdür, çünkü sarayın varisi onlardır." diye yanıtladı Simon.

Soul küçümser bir bakış attı.
"Bu durumda ya sizin eğitiminiz çok kötü ya da gücünüz. Yanlış anlamayın Prensim ama ben eğitimsiz bir Prenses olarak sizi yendim. Sizin düşüncenize göre hem eğitimsiz hem de güçsüzüm. Ama sizi yendim, sizce de çok tuhaf değil mi ?"

Simon buz kesmişti. İlk defa biri ona böyle hakaret etmişti.
"Eğitimsiz değilsiniz Prenses, sarayda büyüdünüz. Ve belki de sadece şanstan ibarettir. Uyanık birisiniz. Yaptığınız hareketler çok kurnazca. Eğitimsiz biri bunu yapamaz."

"Prensim, ben saray dışında büyüdüm. Bir kralın ilk çocuğu kız olur ise o kız bir erkek varis doğana kadar saray dışında tutulur. Bunu bilmemeniz şaşırttı doğrusu. Ayrıca Prensim saraya bir sene önce geldim. Bu süreçte aldığım tek eğitim adabı mahşeret kuralları oldu. Kısacası Prensim, eğitimsiz bir Prensese yenildiniz. Bilirsiniz eğitim zeka ile buluşmazsa başarısızlık kaçınılmaz olur." dedi Prenses.

Simon hâlâ şaşkınlık ile ona bakıyordu. Utanmıştı, kendi gerikafalılığından utanmıştı. Soul onun bu halinden faydalanıp son sözünü söyledi.

"Eğer dünyayı kraliçeler yönetseydi, inanın bana insanlar bu kadar gerikafalı olmazdı Prens Simon."

Prens artık utancından morarmıştı. Oturduğu yerde kıvranıp duruyordu. Elini ensesine attı, saçları içinde gezdirdi biraz. Ardından oturduğu yerden kalktı ve "Bana çok güzel bir ders verdiniz Prensesim." diyip geniş salondan çıktı.

Arkasında ise ona haddini bildirmiş bir bakış ile bakan Prensesi bırakmıştı.

"Bu kadar yeter Soul, birazdan büyükanneniz gelecek. Şimdilik gidin ama arada gelmeyi unutmayın. Tabi gelmek için suç işlemeyi de. Ki Soul varken çok sık geleceğine eminim." dedi dedeleri.

Lucia ve Mark aynı anda ofladılar. Dedeleri ise onlara bakıp ufak bir kahkaha attı. Soul etrafına tekrar tekrar baktı. Ait olduğu yeri özlüyordu.

"Dede bazı taşlar yerine oturdu ama benim anlamadığım bir yer var. Soul nasıl bir ruh oldu? O bir insandı. Bizlerin de böyle bir yetkisi yok. O zaman neden, neden o bir ruh?" dedi Mark. Lucia da gözlerini merakla Soul'a çevirdi.

"Çünkü" dedi Soul ve derin bir nefes alıp devam etti konuşmaya. "Çünkü ben intikam istedim. İntikam uğruna sözlerimi çiğnedim. Ama bir gün ölecektim ve bu hırsımı atmama engel olacaktı. Bu yüzden ben, yıllarca yüzyıllarca intikam almak istedim. Tam bu sırada dedem ile karşılaştım. Olanlar orada oldu zaten. Bunu daha sonraki gelişlerimizde öğreneceksiniz zaten. Şimdi sadece gidelim. Zaten çok yoruldum."

Lucia ve Mark dedelerine sarıldı. Soul da etrafa uzun uzun baktı. Ardından Lucia'ya dönüp onay bakışı bekledi. Lucia onu onaylayınca ellerini ikisinin ensesine koydu. Dedesine çok fazla duyguyu anlatan masum bir gülümseme sunup gözlerini kapattı.

~~~~~

"Kim o?"
"Benim anne."

Kadın oğlu eve geldiğinden dolayı büyük bir sevinçle açtı kapıyı. Ama oğlunun arkasında gördüğü polisler ile endişeye düştü. Şaşkın gözlerle onlara baktı.

Kadın hâlâ oğluna şaşkın gözlerle bakarken oğlunun arkasındaki genç polis konuştu.

"Julia Wilson?"
"Benim." Kadın sesi titreyerek konuşmuştu.

Gözlerini Chris'e çevirdi ama o yere bakıyor ve konuşmuyordu.

"Bizimle gelmeniz gerekiyor."
"Ne için?"
"Yalan ifade verdiğinize dair bir ihbar aldık. İfadenizi düzeltmek için bizimle adliyeye gelmelisiniz."

Kadın daha da şaşkınlıkla gözlerini açıp karşısındakilere baktı. Chris hâlâ onunla göz göze gelmemeye çalışıyordu.

"Ne ifadesi?" dedi kadın. Chris bakışlarını bu soru ile yerden kaldırıp annesinin gözlerine dikti.
"12 yıl önce ki olay ile ilgili desem yeterince açık olur bence anne!"

~~~~~

"Soul?"
"Efendim Lucia?"
"Müsait misin?"
"Evet. Gelin içeri."

Soul'un onayını alan Mark ve Lucia koşar adımlarla içeri gidip Soul'un yatağına attılar kendilerini. Soul onların bu haline burukça gülümseyip tekrar elindeki telefona döndü.

'Belki de bende kardeşim ile böyle olurdum' diye geçirdi içinden.

"Şey diyecektik Soul, şey.."
"Söyleyin şunu işim var."
"Tamam söylüyoruz. Bize hikayenin devamını anlatır mısın diyecektik. Anlatır mısın?" dedi Mark. Son cümlesinde sesini inceltmiş yüzünü tatlı bir hale getirmişti.

Soul ona dudaklarını hafif aralayarak gülmüş sonra elindeki telefonu bırakıp ikisinin karşısında oturur pozisyona gelip konuşmaya başlamıştı.

"Malezya kralı ülkesine dönmüştü ama oğlu Prens Simon gitmemiş, biraz daha kalmak istediğini söylemişti. Bana gelince babam dediği gibi bana tılsım öğretiyordu ve bende gayet hızlı bir şekilde öğreniyordum. Normal bir insandan daha hızlı öğreniyordum çünkü pratik için çok fazla zamanım oluyordu. İki haftada binden fazla tılsım öğrenmiştim. Uygulamada da iyiydik. Herşey çok güzeldi.. ta ki ben yemin edene kadar."

"Ne yemini Soul?" dedi Lucia.
"İntikam yemini!"

SOULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin