loss of control

6 2 0
                                    

"Ne tesadüf, ben de senden nefret ediyorum" dedi Alice.

B narsistçe bir kahkaha bıraktı ortama. İri gözlerini herkesin üstünde gezdirip kalın sesiyle konuştu.

"Savaş başlasın"

İlk başta herkes ona boş gözlerle baksa da parmakları arasından çıkan ufak bir şaklatma sesi ile bulundukları yer tamamen değişmişti.

Az önceki kanlar akan omzu da yok olmuştu, plan yaptıkları oda da. Ruhların beden değişimi yaptıkları köşkdeydiler.

"Amacın daha güçlü bir ruha sahip olmak. Mavi ayda bu köşke geldik çünkü amacın daha güçlü bir beden değil mi? Bunu da bizim ruhlarımızla sağlayacaksın" dedi Alice.

B, Alice'in hâlâ tokayı sapladığı yerde olan elini itti. Tokayı yerinden çıkardı. Ne o derin yara vardı ne de kanlar. Tokayı elinde çevirip omuzlarına dökülen siyah saçlarını üstten ustaca topladı. Raina'nın tokası yarım güneşti. Ve şimdi diğer yarısına, Borny'deki yarım güneşle birleşmişti.

İki adım geriye.

O zeki biriydi. En büyük aptallıklarını yıllar önce yapmıştı. Onun yaşadıkları onun kalbinden binlerce parça kaybetse de zekasına sadece destek olmuştu.

"Pekala, Raina'nın güçlerini dengede tutan takıyı aldın. Tuhaf bir şekilde senin tokan ile birleşti. Mantıklı bir açıklaman vardır sanırım. Herkesin tek takısı olur. Aynı takının iki parçası? Çok tuhaf" dedi stabil sesiyle.

Bir adım geriye.

"Ya da şuna cevap ver Borny, neden güçlü bir ruh olmak istiyorsun? Ablandan intikam almak istesen onu hemen öldürebilirdin? Ona kıyamıyorsun. Suçsuz olduğunu biliyorsun, değil mi?" dedi yine Alice. Borny'nin gözlerinde parlayan kıvılcımı görmüştü.

İki adım geriye.

"Yine mi cevap yok. Son soru o zaman. Kim seni kontrol ediyor? Bu sen değilsin. Sen ablasını arayan küçük çocuk Borny'sin. Şimdi bize seni yöneten B'yi anlat." Yani içindeki canavarı.

Ve son adım, geriye.

"Alice!"

"Borny gidemezsin!"

Ve boşluk.

-----------------------------------------------------

"Sadece burada duracak mıyız?" dedi Mark.

Kimseden ses yoktu.

"O iyi midir?" diye kısık sesle sordu Audra.

Kimseden ses yok.

"Büyükanne geliyor" dedi Raina.

Herkes odanın kapısına dikti gözlerini. Biraz sonra da büyükanne içeri girdi. İlk başta Audra'ya uzun uzun baktı ama anne kız hiç bir şey konuşmadılar. Sonra diğerlerine baktı. Eksik kişiyi fark edince gözleri irileşti.

"Soul nerede?" diye sordu tok sesiyle.

"O-o gitti" dedi Lucia. Sağ eliyle de köşkün odasında ortada duran boşluğu gösterdi.

Büyükanneden ses yoktu, boşluğa bakıyordu.
Hiç kimseden ses yoktu, boşluğa bakıyorlardı.

Ne kadar öyle durdular bilinmez ama bir süre sonra büyükanne yaklaştı boşluğa. Eşi düşme ihtimaline karşı bileğinden tutmuştu onu.

Boynundaki kolyeyi iki yana açtı içindekileri yavaşça eline döktü.

"Ay parçaları. Birleştirip ona versek iyi olacak" dedi ve yere eğildi.

Yavaşça yapboz çözer gibi birleştirdi parçaları ve bütün ayı eline alıp boşluğa attı.

"Orası neresi?" dedi Mark.

"Anı çukuru. Oraya ay parçaları ile girersen mavi ayda yani bugün insan olursun. Ve yine orada Sizin insan olarak yaptığınız anılar var. Yani çok güçlü silahlar. Sou- yani Alice zeki biri. Daha önce B'nin hayatında zindana kapatılma olayının olduğunu çok küçükken öğrenmişti ama unutmamış. O anıyı alıp çıkacak sanırım." dedi büyükbaba.

Hiç kimse hiçbir şey anlamamıştı. Boş gözlerle eşine bakıldığını gören büyükanne atıldı söze.

"Hangi anıyı karşısındakinin vücuduna hapsederse o kişi o anının çok benzerini yaşar. Eğer zindan anısını alır ve B'nin alın yazısına yerleştirirse o zaman... B artık mahkum olur."

Herkes sevinç ve güvenle boşluğa bakmıştı ki bu sefer Raina konuştu.

"Alın yazısına karşılık alın yazısı. Kural budur. Kader yazıcıları Alice'e de eski hayatından bir alın yazısı seçecekler. Umarım en güzel anılardan birini alın yazısı seçerler"

Herkesten umut dolu sesler dökülürken boşluktan gelen bir ruhu hissedip geriye gitti büyükanne ve eşi.

"Geliyor, Alice bu " dedi Mark.

Bir iki dakikalık bekleyişin ardından Alice yüzündeki ve karın bölgesindeki küçük kanlarla dışarı çıktı. Elinde tuttuğu ay parçasına ve artık olmayan saç tokasına bakılırsa insan olmuştu tekrar.

Yüzündeki kocaman gülümsemeye bakılınca da başardığı bell oluyordu.

"Başardın de mi" dedi Audra.

"Elbette" diye cevapladı.

"Saçların eski rengine dönmüş" dedi Lucia.

"Artık insanım çünkü" diye hevesle konuştu bu seferde.

"Hangi anıya mahkumsun?" dedi Simon.

"Bilmiyorum, kendim bulabilirmişim" dedi ve Christophera doğru adımladı Alice.

"Chris, artık görünmez bir sevgilin yok kalp atışlarımı hissedebilirsin" diye heyecanla konuştu Alice.

Christopher ise...tepkisizdi. en başından beri.

"Bekle" dedi Raina.

Gözlerini Christopher'ın gözlerine dikti ve bağırarak konuştu.

"Kontrolünü kaybetti!"

"Ne, hayır Borny mahkum edildi, güçleri elinden alındı" dedi Alice.

"Bu kadar kolay olamazdı zaten" dedi Simon.

Alice, Christopher'ın gözlerine dikti gözlerini. Bir şeyler canlanmasını bekledi ama nafileydi. O kontrol altındaydı, kendini kaybetmişti.

"Tanıdık değil mi?" diye sordu Alice'e bakarak. Kimseden ses yoktu.

"Bir kez daha böyle kanlar içindeydi yüzün. Ve karnında morluklar vardı. Hatırladın mı?" dedi Christopher. Kontrolü gerçekten kaybetmişti.

Alice zekiydi. Ona verilen anıyı da biliyordu ama böyle gerçekleşmesi belki de en son istediği şeydi. Alın yazısı bu seçildiyse buraya kadardı.

"İdam günüm" dedi son kez gülümseyerek.

Ve boynuna saplanan bir bıçak. Aşık olduğu genç tarafından.

SOULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin