Live or Death

22 10 5
                                    

   "Kimsin?"

   Christopher iki saatten uzun süre düşünmesine rağmen hiç bir sonuca ulaşamamıştı.

   Herhangi bir insan yapmadı.

   "Hadi ama rakibim insan bile değil mi?"

   Ellerini tekrar saçlarına daldırdı genç adam. Hışımla deri koltuktan kalktı ve masasına ilerledi. Araştırma yapması gerekti. Ancak neyi araştıracağını bile bilmiyordu.

   Dakikalarca, saatlerce düşündü ne yapacağını. Onun dalgın ruh halini ise kapısının tıklatılması bozmuştu. Dalgın gözlerini elindeki mavi not kağıdından kaldırdı ve kapıya baktı.

   Birkaç saniye sonra kapı açıldı. Gelen kişi Mark'tı.

   "Chris, bir sıkıntımız var."

   Karşısındakinin endişeli sesi ile ayağa kalktı Christopher. Ve elindeki not kağıdını cebine attı.

   "Ne oldu!?"
   "Senden sonra kayıtları izledim, Yabancı ve şüpheli biri var mı diye. Ve sanırım öyle biri var."

*****
   "Sadece 2 kişi mi? Ciddi misin!"

   Karşısındaki kadının bağırması ile yerinden irkilen genç kız gözlerini sıkıca kapattı. Sanki beyni de gözleri ile kapanabilirdi...

   "Bak kızım, seni yüzyıllar önce böyle beceriksiz ol diye kurtarmadım. Seni hizmet için kurtardım. Ama sen duyguların ile hareket ediyorsun. Seni daha kaç kez uyarmam lazım bu konuda?"

   Genç kız yumruklarını sıkıyor, gözlerini sanki mümkünmüş gibi daha da kapatıyordu.

   Sessizlik onun konuşması gerektiğini belirtiyordu. Ancak ne söyleyecek cümlesi ne de kelimesi vardı. Elinden tek gelen sessizlikti.

   "Sana istediğin hayatı başarısızlıklarını görmek için mi verdim? Senin rezil hayatını kurtardım. Orada aptalca bir seçim yaptığın için buradasın. Ve şuan mükemmel bir hayata sahipsin. Bana borçlusun!"

   Genç kız gözlerini bir anda açtı. Artık susamazdı.

   "Mükemmel hayat mı? Her gün birilerinin en sevdikleri anılarını çalmak mı mükemmel hayat! Ne ölüyüm ne diri. Kalbim var ama artık tek işlevi atmak. Ve yapayalnızım. Bu yolda tek başıma ilerliyorum. Ne mükemmelliğinden bahsediyorsun?"

   "Küstah! Sana seçenekleri ben sundum. Bu seçimi sen yaptın, bu yolu sen seçtin. Aptalsın."

   Genç kız yerinden hızla kalktı. Nefes almakta zorlanıyordu. Masanın üstünde duran çantasını alıp hızla odadan dışarı attı kendini. Sağ tarafındaki merdivenlere yöneldi.

   Merdivenleri adımlarken ona seslenilmesi ile durdu.

   "Soul!"

   Sesin sahibini çok iyi biliyordu. Ve şuan onunla konuşacak havada değildi. Bu yüzden merdivenleri çıkmaya devam etti. Ancak önünde beliren vücut ile durdu.

   "Seni çekecek havada değilim Lucia, rahat bırak beni."

   Siyah kısa saçlı kız küçümser bir gülüş sunduktan sonra sola çekilip karşısındaki kıza yol verdi.

   Soul, onun çekilmesi ile yoluna devam etti. Ancak Lucia'nın sesi durdurmuştu onu.

   "Yakalandın."

   Soul, anlamamış bir surat ile ona bakınca devam etti konuşmaya.

   "Adliyeye gitmeni tavsiye ederim. Ama görünmesen iyi edersin."

   Soul'un gözleri irileşmişti. Hızla çantasındaki tokasını çıkardı. Ve saçına taktı.
  
  *****
   "Sence şüpheli biri mi?"

   Christopher gözlerini ekrandan çekip pencereden dışarıya baktı.

   "Bilmiyorum. Kendi halinde yürüyen bir genç kız gibi duruyor. Sıkıntılı taraf şu ki binaya girdiği bina dışı kameralarda gözüküyor ama bina içi kayıtlar da yok. Belki kameranın çekmediği bir yerdedir bir odada ya da binanın girişi ile çıkışı arasındaki yerdedir."

    Arkadaşının hızlı ve stresli konuşmasının ardından Mark ayağa kalktı ve tekrar bilgisayarın başına geçti. Kızın en net görüntüsünü durdurdu ve büyütmeye başladı. Yüzü hiçbir şekilde belli olmuyordu.

   Kızı incelerken gözüne çarpan şey ile duraksadı. Ve gözlerini kırpıştırarak tekrar tekrar baktı. Hayal mi görüyordu.

   "Soul" diye mırıldandı.

   Ardından hızla Christopher'a baktı. Neyse ki onu duymamıştı.

   "Bence o masum biri."

   Mark'ın sesi ile irkilen Christopher şaşkınlık ile ona bakıp konuştu.

   "Az önce şüpheli diyordun. Ne değişti?"

    Özür dilerim Chris diye geçirdi içinden.

    "Mantıklı düşününce suçsuz gibi geldi. Asıl sıkıntı neden bir suçlu aradığın. Anlatır mısın lütfen."

    Evet, anlatırsa rahatlayabilirdi. Ama anlatamazdı.

   "Daha sonra."

   Mark'ın aldığı cevap her ne kadar onu tatmin etmese de başını sallayarak onayladı.

   Elindeki kalemi masaya bırakar Christopher odasına gitmek için kapıyı açtı ve Mark'a kısa bir göz gezdirip gitti.

   Christopher'ın gitmesinin üzerine rahatladığını belirten bir nefes veren Mark, tekrar bilgisayarın ekranına döndü ve kısık bir sesle konuştu.

   "Ne yapmaya çalışıyorsun Soul?"
  
  *****
   Masasının başında uyuyakalan Christopher telefonuna gelen bildirim sesi ile gözlerini açtı.

   Bilinmeyen Numara
- Merhaba avcı.
  
   Christopher gözlerini ovalayıp tekrar baktı mesaja.

   "Avcı mı?"

Soul diye geçirdi içinden. Ne yazmalıyım diye kendi içinde tartışırken tekrar mesaj geldi.

-Her gün bir soru hakkın var. İyi değerlendir.

   Tek soru. En önemli soru. Cevabı çok şey anlatan soru.

   Telefonunu tekrar eline aldı. Sorusunu seçmişti.

-Kimsin?

  Bir yandan etrafı kontrol ediyor. Bir yandan da cevabı bekliyordu.

   Bildirim sesi ile etrafa bakmayı bırakıp hızla gelen mesaja baktı. Sorduğu soru için bir kez daha kendiyle gurur duydu. Masanın sağ köşesindeki defteri açıp ilk sayfasına siyah dolma kalemi ile az önce geler mesajı yazdı.

-Yaşam veya ölüm.


  

  

SOULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin