Execution

20 9 0
                                    


"Kimin için, neden intikam yemini ettin Soul? Anlat artık!" diye yüksek sesle konuştu Mark.
"Sakin ol Mark anlatacağım, herşeyi anlatacağım."

Derin bir nefes alan Soul karşısındaki iki kardeşe kısa bir bakış atıp gözlerini pencereye çevirdi. Zorlarsa tekrar o anları görebilirmiş gibi  baktı uzaklara.

"Tılsımı öğrendikten sonra babam ile onun boş zamanlarında demir işçiliği yaptığı odasında düello yapıyorduk. Babamın bana yıllarca uzaktan verdiği sevgiyi tüm damarlarımda hissediyordum. Bu hissi açıklamak istesem kelimeler yetersiz kalır. Her neyse, biz düello yaparken Simon bunları görüp saraydaki işbirlikçileri ile plan kurmuş. Tabi bizim haberimiz yok bunlardan. Başka bir gün babamla saray bahçesini gezerken bir anda etrafımız sarayın büyücüleri ile kaplandı ve bir anda üstümüze kara büyüler yapmaya başladılar. Babam ile bende refleks olarak anında savunma büyüsü yaptık. Tabi bunları tüm saray ve sarayın çevresindeki halk gördü. O kralını çok seven insanlar bir anda babamın ölümü için dua eder oldular. Simon kaos ortamına sonradan gelip "Kral yarın idam edilecek ve tahtı oğlu olmadığı için bana devredilecek." dedi. Tabi babam karşı çıktı. Bunun üstüne Simon benim boğazıma kılıcını dayayıp babamı tehdit etti. Babamın benden vazgeçmesini o kadar çok istemiştim ki. Ama vazgeçmedi. Ona bırak beni öldürsün dedim binlerce kez. Ama reddetti. Bu zor günün ardından beni, babamı ve annemi sarayın küçük bir odasına kapattılar. Ancak şöyle bir durum vardı ki ben saray hapsine tutulduğum günlerde bu oda ile saray dışına çıkıyordum. Annem ve babama planımı anlattım onlar da onayladılar. Planı sabah herkesin uyuyacağı saatlerde yapacaktık, bu yüzden babam ve annem o saate uyudular. Ancak ben uyuyamıştım. Gecenin bir yarısından sonra babam benim onun için sürgünden getirdiğim bıçağı belinden çıkarıp kendi şahdamarına yaklaştırmaya başladı. Bende onu engelledim. Sonra babam bana sarılıp "Bana kızını unutmak mı canını feda etmek mi diye soruyorlar, ben seni unutmak istemiyorum kızım." dedi. Annem hâlâ uyuyordu. Ne olduğunu tam anlayamıyordum, ama çok karmaşık ve olağanüstü bir olay olduğu kesindi. Babamın elindeki bıçağı alıp ilk başta eteğimden biraz bez parçası kestim sonra başparmağıma ufak bir kesik açtım ve o kan ile 'görünmeyenleri göster' tılsımını yazdım. Gerekli şeyleri yapıp tılsımlı gerçekleştirdim. Bir anda sağ yanımda eli babamın kalbinin üstünde yaşlı biri belirdi. Tahmin ettiğiniz gibi o kişi büyükannemdi. Her neyse babama iki seçenek sundu; ya babam en sevdiği şeyi hayatının sonuna kadar unutacaktı ki bu kişi benmişim, ya da ölecekti. Babam kendi canına kıymayı kabul etmişti ki  büyükannem babama annemin bir erkek varise hamile olduğunu söyledi.  Bu yüzden ben bu duruma engel olmak istedim, kara büyü ile babam ve annemi korumaya aldım. Büyükannem bu büyüden dolayı çok yara aldı. Ve bana bunun bedelinin çok kötü olacağını söyleyip gitti. Sabahın ilk ışıklar ile bende annem ve babamı saray dışına çıkarıp ormana sakladım. Ancak intikam istediğim için saraya tekrar dönme kararı almıştım. Yolu yarılamış saraya yaklaşmıştım ki küçük bir çocuk önümü kesti. Sarı kıvırcık saçları vardı ve bembeyaz bir tene sahipti. Sanki böyle porselen bir erkek biblosu gibiydi. O çocuk bana saraydan birkaç askerin babamı ve annemi kaçırdığım yere doğru ilerlediğini söyledi. İçimden bir ses o çocuğa inanmamı söylüyordu. Bende hızla geldiğim yolu geri gitmeye başladım. Gerçekten de oraya giden birlik vardı. Ben attığım ok ile atış tahtasını delen bir kızdım. Bu yüzden o askerleri öldürmek benim için işten bile değildi. Annem ile babamı daha güvenli bir yere götürüp tekrar saraya doğru yola koyuldum. Geçtiğim yerlerde insanlar 'Prenses kara büyü biliyormuş, Kral ve Prenses çok tehlikeli işlerde bulunmuş, Kral tahta büyü ile geçmiş, Prenses büyü ile annesini bir varise hamile bıraktırmış' tarzında bir sürü şey duydum. O kralını çok seven halk çok kısa süre içerisinde kralın düşmanı olmuştu. Saraya ulaşana kadar kimse tanımamıştı beni. Zaten yara bere içinde ve mahkum kıyafetleriyledim tanımaları imkansızdı. Planım sarayı değil sarayın merkezini yani Simon'u yok etmekti. Aslında hedefime ulaşmak üzereydim. Ancak saraya geldiğim andan itibaren saray dışına çıkmamda, gizlice yemek kaçırmamda, ceza aldığım yerlerin gizli çıkışlarını bulmamda bana yardımcı olan Harem ağasının cellatın yanı başında idam için beklediğini görünce dayanamadım. Simon için ayırdığım zehirli oku idam için baltayı kaldırmış, indirmek üzere olan cellatın şahdamarına fırlattım. Tabi o da isabet etti. Herkes okun atıldığı yöne baktı sonra yakalandım. Simon yanıma gelip yarın idam için hazır ol dedi sadece. Sonra beni zindana ellerimi ve ayaklarımı zincirleyerek kilitlediler. Böylelikle büyü için tılsım da yazamayacaktım. Bir gece bir gündüzüm vardı kaçmak için. Bir annem, bir babam ve bir kardeşim vardı korumak için. Bir yeminim vardı yerine getirmek için. Ve benim bir teşekkürüm vardı ailemi kurtardığı için. Babam ile yaşadığım anılar aklımdan geçerken idam kararımın erkene alındığı birkaç saate ölü bedenimin hain damgası ile beraber halka ibret olsun diye sarayın kapısına asılacağını öğrendim. Sayılı saatlerimi babamı düşünerek geçirmeyi seçtim. Yüzümden akan kanlara, kapanmak üzere olan bilincime, bitkin bedenime rağmen babam ile yaşadığım şeyleri düşünüyordum ki bir anda yanımda bir silüet belirdi. Ve bana 'hayatın mı baban ile olan anıların mı?' diye sordu. O kişi büyükbabamdı..."

SOULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin