Diary

14 8 9
                                    

"Eğer güçlerim hala benimle olsaydı sen o anlara götürebilirdim ama şu an sadece bu günlüğü okumakla idare edeceğiz. Prenses Alice'in günlüğünü okuyacaksın hazır ol." dedi Soul ya da gerçek adıyla Alice. Christopher gözlerini hafif kısıp onun gözlerine bakmaya devam etti. İsim birşeyler çağrıştırıyordu, ama ne? Aklına gelen anı ile hafif tebessüm etti.

"Benimsin sen! Prenses Soul değil, benim Alice'msin." diyordu Christopher. Soul ise ona gülümseyip bir anda ortadan kayboluyordu.

"Benim Alice'm." dedi Christopher. Soul ona gülümsemiş ardından içeriye girmişti. Christopher aklına gelen anılar yüzünden utangaç bir şekilde gülümsüyordu.

"-Alice düşeceksin!
  -Düşersem hiç bir şey olmaz ki, unuttun mu ben bir ruhum.
  - Ah, cidden. Bak sen insansın ve şimdi beni dinleyip ağaçtan iniyorsun!"
- Fazla ciddisin.
- Fazla güzelsin."

"Günlüğü okumalısın. Aklına gelenlerden daha çok şey var içinde." dedi ve yere oturdu Soul.
"O eski Korece ile yazılı. Ben onu okuyamam Soul." dedi Christopher.

"-Okuma yazma öğret bana Alice. Sen bir prensessin bildiğine eminim.
- Tamam, öğretirim. Ama bir şartla. Sende yemek yapacaksın.
- Bir kere de karşılıksız iyilik yap be kızım. Neyse tamam yaparım ben yemeği, öğret bana okuma yazmayı.
- Bak hevesim çok güzel. Ama neden istiyorsun ki?
- Günlüğünü okuyabilmek için.
- Bu kötü bir davranış.
- Kimin umrunda."

"Düşündüm de okuyabilirim." dedi Christopher. Günlüğü eline alıp ilk sayfasını açtı. Yüksek sesle okudu.

"Ben Prenses Soul. Gerçek adım Alice. Bana Soul denilmesinin sebebi bir anda yok olup geri gelmem. Biraz hızlı kaçıyorum sanırım. Artık prenses değilim. Prens Simon herşeye el koydu. Bende ailemi kurtarmak için bedenimi sattım. Ve bir ruha dönüştüm. Gümüş tokam ile bedenimi kontrol ediyorum. Herşeyi düzeltip Prens Simon'u tahtan indirmek için bir plan yaptım. Lucia. O bir suikastçı. Fazlasıyla iyi bir oyuncu aynı zamanda. Prens Simon'un hayatını ülkesini kurtarmak için mahvedebilir. Planı uygulamaya başladıktan sonra ailemin yanına gittim. Babam benim öldüğümü ve ruhumun onları serbest bırakmasını istediğini söyledi. Yeni doğan çocuğu ile mutlu olacakmış. En sevdiği kişi benim sanıyordum... Her neyse ailem beni reddettiği için kendime bir ev bulmam gerekiyordu. Beni öldürmeyecekleri bir ev. Geçen gün bana yardım eden küçük çocuk 18 yaşındaymış, bugün yine karşılaştık. Ayrıca ailesi yokmuş. Düşünüyorum da belki biz iki ailesiz çocuk beraber yaşayabiliriz. Onunla bu konuyu görüşeceğim..."

Christopher okuduğu sayfayı bitirince sayfayı çevirdi. Durmadan sadece günlüğü okumak istiyordu.

"Onunla konuştum. Bir evi zaten varmış. Onunla kalabileceğimi ama eğer sarayı geri alırsam onu bakan olarak almamı istedi. Sanırım kabul edeceğim, bir prensese böyle açık bir şekilde rüşvet teklif eden kişi zekidir. Eminim ki iyi bir bakan olur. Bu iyi haberdi. Sırada kötü haber var. Lucia. O Simon'a aşık gibi davranıyor. Bunun olmasını istemiyorum. Ben krallığımı geri almak istiyorum. Her ne olursa olsun Lucia'ya güveniyorum ama o ülkesi için bunu yapacak."

"Seni evime çok çabuk kabul etmişim. Keşke biraz daha şart koysaydım" dedi Christopher. Soul başını iki yana sallayıp gülümsemiş ve sayfayı çevirmişti. Christopher tekrar günlüğe döndü.

"Evet, uzun zamandır yazamıyorum. Uzun zamandır yazamıyorum çünkü onunla vakit geçiriyorum. Kötü anılarımı unutturuyor sanki bana. Onunla iken mutlu oluyorum. Kıvırcık sarı saçlı çocuk, sanırım ben ona aşık oluyorum." Christopher okuduğu şey ile sırıtmış ardından Soula bakmıştı. Bir sayfa daha çevirip okumaya devam etti.

SOULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin