6/Gülünecek bir şey göremiyorum

696 53 49
                                    

"Kadın mı?''

Çınlamalar. Çığlıklar. Yardım çığlıkları.

Lütfen yanlış görmüş olsun. Başka birine benzetsin. Siktir! O kimseye benzemezdi. Paha biçilmez yakışıklılığıyla kim kıyaslanabilirdi ki? O'ydu işte. Beni yalnızlığımla ecel terleri döktüren O'ydu.

Odamdayım. Elime ilk gelen kırmızı şarap şişesini aldım. Sırtımı buz kütlesinden hallice olan duvara yaslayıp ayaklarımı karnıma kadar çekmiş karşımdaki kapıya bakıyorum. Çekip gittiği o lanet kapıya bakıyorum.

Arsızca kafama diktiğim şarap şişesinden dudaklarımın kenarlarından boynuma kadar inen damlaları hissediyorum. Ağzımın kenarını silmeye bile mecalim yok. Aksın. Diğer elimle tuttuğum parmaklarımın arasında dolaştırdığım sigaramın külleri pantolonumu yakmış. Yansın.

Şişesin dibini gördüm. En dipteyim şuan. Üstüm başım darmadağın köprüaltı sarhoşları gibi çökmüş içiyorum. Rezil bir haldeyim bunun farkında olduğum için daha da rezilim. Şişenin üstündeki kağıdı tırnaklarımla soyarken "Ne kadar örnek bir idolüm" diyip bıyık altından gülerek dalga geçtim kendimle. Şaka gibiyim cidden.

Odanın ortasında elim kolum savrularak bir yerlere çarpa çarpa banyoya ulaşmaya çalışıyorum. Her çarpışımda dudaklarımın arasından istemsizce küfürler savruluyor.

Kendi kendime konuşurken tartışmaya başlıyorum. Ne olmuş yani sabahın ilk ışıklarında bir kadınla benden habersiz çıkıp gittiyse? İlla kötüye mi yormalıyım bunu? Tabiki kötüye yoracaktım. Hala durumun farkında değilim sanırım ya da anlamamak için direniyorum.

Duş başlığıyla cebelleştikten sonra yere çöküp kafama tuttum. Aklıma Jungkook'un sarhoş halleri geldi. Arada fazla kaçırıp kapıma dayanırdı. Güçlü kollarından tutup yerde sürükleye sürükleye banyoya sokar ayılması için soğuk suyla boğuştururdum. Her zaman onun arkasını kollayan birisi oldum. Şimdiyse tek başıma çökmüş düşüncelerimle kendime işkence ediyorum.

Ağladığım belli olmasın diye sıcak duşa girer gözyaşlarımı su damlalarının arasına karıştırırdım. Ama şimdi öyle olmadı. Bugün Jungkook için gözyaşı dökmedim. Evet bu beni ağlatabilirdi, tabii tüm gözyaşlarımı akıtmasaydım. Bu yüzden dişlerim kırılırcasına çenemi sıktım. Şimdilik sadece şiddetli baş ağrısını yeterliydi.

*

"Hadi be oğlum otelin suyunu tükettin!"

Jimin'in bitmeyen yumruklamalarıyla aynı anda sayıklaması üzerine Taehyung, havlusunu belinden sarmış vücudundaki su damlaları muazzam tondaki esmer parlak vücudunda yerini koruyordu. Gözlerinin üzerine düşen kıvırcık ıslak saçlarını kafasını geriye sallayarak elleriyle geriye yatırdı.

"Lan sabah sabah ne bok yemeye kapıyı yumrukluyorsun" diyerek kapıyı açtı. Jimin'in eli havada kalmış, gördüğü manzara karşısında "Oo böyle güzel karşılama beklemiyordum" diyerek gülmüştü. Taehyung'da sırıtır halde omzundan hafifçe ittirerek kafasıyla içeriye girmesini işaret etti.

Cebinden çıkardığı fıstıkları havaya atıp ağzıyla yakalamaya çalışan Jimin "Ne bu halin?" diyerek saçlarını kurulamaya çalışan Taehyung'u durdurdu. "Ne varmış halimde"

"Şu gözaltlarına bak uyumadın mı sabaha kadar?" sorgulayıcı bir ses tonu vardı Jiminde.

"Yoo sabah içtim biraz"

"Sabah sabah? Değişik misin oğlum sen bilmiyor musun bugün çekim var iyi bok yemişsin." Taehyung sanki bu sözleri duyacağını biliyormuş gibi sadece gözlerini devirmekle yetindi. "Hem Jungkook nerede? Namjoon da sabah aramış meşgule atmış ben de sen biliyorsundur diye geldim" 

Telepathy | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin