Min Yoongi'nin evinde toplanmanın ardından 3 gün geçmişti. Bu süre içinde Taehyung, albüm hazırlığını bahane ederek evinden çıkmamıştı aynı zamanda diğerlerinin haberi olmasa da Yoongi kendisine eşlik ediyordu. Jimin ve Jungkook telefonla birkaç kez görüşmüş, Jungkook çok fazla düşünmekten paranoyak hale geldiğini anlayınca Jimin onu dışarı çıkarmıştı. Namjoon ailesinin yanına gitmiş özlem gideriyordu. Hoseok ise dans liderleri olarak Seokjin'e pratik yaptırıyordu. Birbirlerinden ayrı kalan yedi arkadaş telefon üzerinden çok sık olmayacak şekilde görüşüyorlardı.
Jungkook'un içi hiç rahat değildi. Öyle ki gittikleri kafede sanki kendisini izliyorlarmış gibi rahatsızca kıpırdanmıştı. Günlerce ne yapması gerektiğini düşünmüş fakat bir çıkar yolu bulamamıştı. Taehyung'un bir şeyleri bildiği halde susması ağır geliyordu. Ne bildiğini bile bilmemesi ayrıca stres konusuydu. Jackson'un evine gitmeyi düşündüğünde Jimin zor da olsa ikna edip geri döndürdü bu düşüncesinden. Belki dedi bir ihtimal uğraşmayı bırakmıştır. Fazla iyi niyetliydi Jimin. Taehyung'un onlara bir şey dememesini bile iyiye yorumluyordu.
''İyi de neden Jimin ben anlamıyorum.'' Saçlarını çekiştiriyordu Jungkook cevapsız kalan sorulardan artık bıkmıştı. ''Acaba gidip benim anlatmamı mı istiyor?'' Jiminden olumlu manada mırıltılar duyduğunda o da onayladı. ''Evet kesinlikle benden duymak istiyor. Of Jimin ne yapacağım?''
Jimin, lattesinden bir yudum daha aldığında ellerini deri ceketinin cebine sokarak omuzlarını silkti. ''Bir şeyleri gizlemeye çalıştığımızda neler olduğunu gördük artık sır yok Jungkook. Hepsinin karşısına çıkıp anlatacağız. Biz yanlışı en başından yaptık, bizden değilde Jackson'dan duyduklarında yaptık. Akşam için mesaj atacağım herkesi benim evde toplayalım. En başından anlatıp kurtulalım bıktım artık benden bu kadar.'' dedi ve parçalamış olduğu kartonu daha da küçük parçalara ayırmaya başladı. Jungkook'tan bir cevap gelmeyince ''Yapıyoruz o zaman'' diyerek ayaklandı.
*
Arabada iki dizini de sallayan çocuğun bir yandan da elleriyle oynaması dikkatini çekmişti. Kafasını yasladığı camdan dışarı izliyor arada şoför koltuğundaki bedenle göz göze geliyordu. Bedenini bir çevirip tekrar önüne dönüp yolu izlemeye devam ediyordu. Jimin en sonunda dayanamayıp konuştu gözleri hala yoldayken. ''Jungkook bir şey mi söylemeye çalışıyorsun?'' Ardından gülerek yanındaki bedene çevirdi başını.
''Acaba hatırlıyor mudur?'' dedi yüzündeki endişeli ifadesiyle sesi de aynı zamanda kalıbına göre fazla titrekti. Jimin onun aksine gülüyordu. ''Hatırlamasını ister misin?'' dedi direksiyonu sola kırarken. Jungkook ne dediği anlaşılmayan tonda mızmızlanarak koltuktan aşağı kaymaya başlayınca Jimin'in gülüşü kahkahaya dönüştü. Gittikçe kayarak torpidonun altına girmeye çalışıyordu kalıplı cüssesiyle. ''Hatırlasın... ya da hatırlamasın hayır hayır hatırlasın... of çok utanıyorum Jimin hatırlamasın''
''Bence iyi olmuş başka zaman asla söyleyemezdin.''
''Ya uzaklaşırsa benden bunu da düşündün mü?''
Jimin'in yüzü düşmüştü. Hala yüzünü kapatan arkadaşına ne diyeceğini bilmiyordu. Ona hiçbir şeyin garantisini veremezdi ama onun üzülmesini de hiç istemiyordu.
''Seni görebiliyorum Kookie yerine geç.'' Jungkook söylene söylene koltuğuna oturduğunda Jimin direksiyondaki elini arkadaşının omzuna atarak hafif sıkıp bıraktı. ''İçimde güzel bir his var kötü karşılamayacağına eminim bunları düşünme'' dedikten sonra Jungkook memnun bir gülüş sunduktan sonra dışarıyı izlemeyi devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Telepathy | Taekook
FanficJeon Jungkook dalgalı bir okyanustu, ona böylesine akmaktan korktuğum için olmuştu her şey. Ben şimdi korkmuyorum, nefesi nefesime karışırken bana can veren sevgilimle dünyayı karşıma alacak kadar korkusuzdum artık. Dolmasın o gözlerin bebeğim, gözl...