|Rastlantılar, kaderin bize oynadığı ufak çaplı oyunlardı |
Mutlu bir haber aldığımda ilk sana anlatmak isterdim. Heyecanlı heyecanlı yanına koşup boynuna atlamayı isterdim. Beni bu hayata bağlayan her şey senin iki kolunun arasında birikmiş gibi.
Sımsıkı sarılırdın sen de, ayrılmadan önce son kez kokumu içine çeker kaçamak bir öpücük çalardın dudaklarımdan. Bu her zaman böyleydi, bugün öyle olmadı. Tıpkı bundan önceki koca bir hafta olduğu gibi.
Atlayamadım boynuna bir çocuk heyecanıyla, o burnun gülerken kırışmadı mesela. Sesin yankılanmadı duvarlarımda ya da senin kalın duvarlarından duyuramadın kendini. Tuğlasını tek tek kendinin koyduğu duvarların.
Çocuksu bir neşeyle parlattığın ceylan gözlerin de ışıltısını kaybetmiş biliyor musun? Oysa sen bana bakarken her zaman parlardın. Birinin sizinle mutlu olduğunu hissetmek, mutlu hissetmekten yüzlerce adım ötedeydi. Yanındayken seni güldürdüğümde ayaklarım yerden kesilirdi. Bugün benim yanımda mutlu hissetmedin, dün de hissetmemiştin.
Sorun değil Jungkook,
en umutsuz anımda bile sana olan sevgime tutunmuştum ben, yine öyle yapacağım. Her şeye rağmen bize inanıyorum ben, ama yine de çok kızgınım sana beni bu denli yıprattığın için. Bu seferlik beni affedebilir misin?Elim çokça gitti telefona. Yazıp yazıp sildim defalarca. Her şeyi bir kenara savurup sana gelmek istedi bu ayaklar. Sana karşı çıktıklarında, seni eleştirdiklerinde, seni üzdüklerinde yanına gelip "ben senin kalbini biliyorum" diyerek sarılmak istedim. Bunu yapamadığım için beni affet.
Yavaş yavaş araladım gözlerimi, elimin altındaki soğukluk, kafamı çevirdiğimde karşılaşmadığım gözlerinin içimde yarattığı boşluk hissiyle bu kalp daha ne kadar başa çıkabilir inan bilmiyorum.
Elimi uzattım boşluğa doğru, sensizlik beni ne kadar tüketiyor keşke biraz haberin olsaydı.
Gecelerim seni düşünerek geçtiğinden uyku düzenimle ters düşüyoruz bu aralar. Sızlayan gözlerimi ovarak biraz dinmesini beklerken hafif sulanıyor. Şimdi sen olsan yanımda "Sulu göz işte!" Diyerek gülerdin. Eğer bu seni güldürecekse, tekrar akabilir birkaç damla sıkıntı değil.
Komodinin üzerindeki saatimden tek gözümle gördüğüm kadarıyla saat 3.40. Yatağının kenarına sandalye çekip uyumanı izlemek isterdim, bir insan gecenin bu saati neden bunu ister bilmem ama keşke olsaydı.
Olmalıydı.
Enerji depolamış gibi yataktan çıkarak koltuğun üzerinde ışığı yanıp sönen telefonumu elime aldım. Gelen bildirimleri umursamadan konuşmak istediğim tek bir kişiye odaklandım. Mesaj attım.
Taehyung
Uyuyor musun?Elbette uyuyor Taehyung bu saatte ne yapabilir? Tırnaklarımı yemeye başladığım sırada adı gözlerimin önündeydi. Arasam mı aramasam mı diye içimi kemiren düşüncelerle koltukta bir oraya bir buraya oturuyordum. Uykusunu bölmek adına elim yeşil tuşa gittiği sırada gelen mesajla koltukta tepinmeye başlamıştım. Neydi bu çocuksu heyecanım anlamıyorum? Dargın değil miydim ben ona? Kızmamış mıydım? Nasıl oluyor da tek mesajıyla içimde balonlar uçuşuyor, beynimde konfetiler patlatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Telepathy | Taekook
FanficJeon Jungkook dalgalı bir okyanustu, ona böylesine akmaktan korktuğum için olmuştu her şey. Ben şimdi korkmuyorum, nefesi nefesime karışırken bana can veren sevgilimle dünyayı karşıma alacak kadar korkusuzdum artık. Dolmasın o gözlerin bebeğim, gözl...