''Lisaya hoş geldin demeyecek misin?''
Yoongi'nin sorduğu sözde soru karşısında Jungkook bakışlarını kıza sabitlemiş her an kapı dışarı edecekmiş gibi bakıyordu. Yüz kaslarının gerildiğini fark etmemek elde değildi. Çenesini kıracak güçle sıktığında dişlerinin gıcırdadığını duyabilmiştim. Hiçbir şey demeden öylece dikilmesinin ardından, Seokjin hyung her zaman ki neşesiyle ''Beklemiyordu anlaşılan şoka girdi çocuk.'' dedi.
Jimin'de yaşadığı ufak çaplı kalp krizini atlatıp ''Ayakta kaldınız'' dediğinde hepimiz içeri doğru adımladık. Üçlü koltuğa Namjoon hyung ve Hobi hyung geçti. Yoongi ise koltuğun koluna yaslanmakla yetindi bir elinde içkisi hala yerini koruyordu. Seokjin hyung kimseye kaptırmadığı tekli koltuğuna yerleşti. Jimin de ev sahibi olarak Lisaya diğer boş koltuğu gösterdiğinde, ben ve Jungkook ayakta dikiliyorduk. Kafamı hafif sola çevirdiğimde dudaklarını dişleyen ve göğsü hızla kalkıp inen bedeni görünce istemsizce benim de üzerime bir stres bulutları çöktü.
Lisa günler önce bana asla kontrol etmediğim mail adresimden ulaşmaya çalışmış. Çok fazla biriken mailleri menajerim yoluyla kontrol ettiğimde tanıdık isimle şaşırmıştım. Yolladığı her iletide kendisine ulaşmam için bir telefon numarası bırakmış. Bu kadar ısrarcı olmasının altında önemli bir konu olduğunu düşünmüştüm. Başta Jungkook hakkında bir şeyler sorabilme ihtimali geldiğinde vücudumu ele geçiren kıskançlık ile cevap vermemiştim sonuçta onunla konuşacağım hiçbir şey yoktu ve kendisinden hiç de hoşlanmıyordum.
Jungkook döndüğünde kızla arasında ne geçtiğinden hiç bahsetmemişti. Bana onun için kaldığını söylese de adını ağzına aldığını hiç duymamıştım. Deli gibi merak etsem de elbette sormayacaktım ama Lisaya sorabilirdim?
Gönderdiği telefon numarasından kendisine ulaştığımda ''Ah sonunda be adam!'' diyerek telefonu açmasını beklemiyordum tabi ki. Bir şeyler ortaya döküldüğünde aniden kazanılan savunma mekanizmasını devreye sokarak benim konuşmama izin vermeden kendisi söze girmişti. ''Bak Jungkook sandığın gibi birisi değil!'' demesiyle sinirden gülmeye başladım. Sürekli aynı cümleyi duymak artık çıldırtacaktı beni. ''Evet bir hain öyle değil mi? Beni bunun için mi aradın'' diye güldüğümde ahizeden gelen ses oldukça ciddiydi. ''Hayır beni yanlış anladın b-biz Jungkook'a şantaj yaptık. Benim suçum yok baştan söyleyeyim ben işimden kovulmamak için sadece fotoğrafları istedim o kadar hepsi Jackson'ın fikriydi-'' kafasına sanki silah dayanmış gibi hızlı hızlı anlattığında ''Dediklerini anlamıyorum'' diyebilmiştim.
O da derin bir nefes alarak ''Baştan başlıyorum'' dedi ve sakince konuştu. ''Jackson listelerde epey düşüşteydi ve bunu takıntı haline getirmiş durumdaydı senin de listelerden düşmediğin halde bir de albüm hazırlığı yapman onu feci öfkelendirdi. Nasıl olduğunu bilmediğim şekilde Jungkook'da ikinize ait bir flaşı eline geçirmiş ve onunla tehdit etmeye başlamış. Jungkook'da sana zarar vermemesi için kabul etmiş.'' Bahsettiği flaştan bir haberim olmasa da sözünü kesmedim dakikalarca Jungkook'un onu tanıdığını ve sırf ondaki belgeleri çalmak için kendisine yakın davrandığını anlattı ve bunu mahcup bir dille söylemesi biraz hoşuma gitmişti. Üstelik defalarca ''Aramızda hiçbir şey geçmedi benimle doğru düzgün konuşmadı bile'' dedikçe yüzümdeki sırıtışım daha da genişliyordu.
''Bunları neden şimdi anlatıyorsun?'' dediğimde ikimize ait fotoğraflar yayınlayarak gündeme oturtma sözü vermiş fakat Jungkook'un planlarını bozduğu bu sebeple de işinden atıldığını söylemişti. O da kovulmanın verdiği öfke ile Jackson'ın tarafını bırakıp her şeyi anlatmayı seçmişti.
Telefon görüşmesini yaparken Yoongi'de yanımdaydı hatta hoparlördeydi. Kapatmadan önce Lisa'nın Kore'ye gelmesi gerektiğini söylemiş ve kabul ettirmeyi başarmıştı. Bunu neden yaptığını sorduğumda göz kırpmakla yetinmişti ardından ''Ben demiştim'' diyerek tek kaşı havada bir bakış atmıştı bana. Rahatça koltuğuna yaslanıp bacak bacak üstüne attığında ''E ne zaman dövüyoruz Jackson'u'' demesiyle evine gitmeye karar vermiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Telepathy | Taekook
FanficJeon Jungkook dalgalı bir okyanustu, ona böylesine akmaktan korktuğum için olmuştu her şey. Ben şimdi korkmuyorum, nefesi nefesime karışırken bana can veren sevgilimle dünyayı karşıma alacak kadar korkusuzdum artık. Dolmasın o gözlerin bebeğim, gözl...