''Gelmeyenin suçuna bakılmaz, hala beklemekten vazgeçmemiş olanın yanında''
Monsta X - You cant hold my heart
Röportaj için mikrofonları ayarlanan grup bir yandan konuşmalarını tekrar ediyordu. Namjoon kendini daha fazla sorumlu hissediyordu, her zaman öyleydi. O gerçek bir liderdi.
Jungkook hariç diğer üyeler ayakta çember oluşturmuş dikkatlice Namjoon'u dinliyordu. Jungkook bakışlarını camdan dışarıya sabitlemiş gözlerini kırpmıyordu bile. Arkalardan gelen tok sesle kendisine seslenildiğini duyduğunda düşüncelerinden sıyrıldı, kafasını çevirmeden sessizce ''Hm'' demekle yetindi.
''Gelsene buraya, ne yapıyorsun orada?'' diye çıkıştı Taehyung. ''Defalarca konuştuk ne yapmam gerektiğini biliyorum'' dediğinde Yoongi de araya girerek ''Sanki ilk defa röportaj veriyoruz'' dedi ve yerine geçti.
Jimin, Namjoona bakarak gözlerini kırpıştırdı, onun çabasını boşa çıkarmak istemiyordu. Üzerindeki yükü biraz daha olsun hafifletmek için günlerdir ingilizce pratik yapıyordu. Jimin, her zaman uyum sağlayan taraftı, ne olursa olsun her şeyini ortaya koyarak yapardı, arkadaşlarına, işine tutkuyla bağlıydı.
Röpörtaj başlamıştı ve üyeler kendilerine yöneltilen soruları cevaplıyordu.
''Ah, Jungkook bunun hakkında bir şeyler söyleyebilir''
Namjoon, gelen soruyu arkadaşına paslasada fark etmediği bir şey vardı. Jungkook tekrardan kendini dış dünyadan soyutlamış haldeydi öylece kapıya dikmişti gözlerini.
Kameramanların arkasında kalan hafif aralık krem rengi kapının önünde duran çalışanlar arasından birine dikkatlice odaklanmıştı. Namjoon'un seslendiğini duymamıştı. Hafif bir öksürük sesiyle parmak şıklatılmış da hipnozun etkisinden çıkmış gibi hissetti. Nerede olduğunun farkına vardı.
''Ee, şey evet. Albümde daha çok kişisel duygularımın ön plana çıkmasını istedim. Bir nevi kendimi anlatmak istiyordum. Daha önce hiç tatmadığım duygulara yer verdim. Aşk ve bağlılık gibi''
Taehyung parlayan gözleriyle Jungkook'u dinliyordu, o konuştukça farkında olmadan dudağının kenarıyla gülümsüyordu. ''Aşk ve tutkuyu anlatmalıydım, insanların hayata tutunma sebeplerini düşünerek yazdım sözlerimi, birilerinin kalbine dokunmak istedim. Umarım dinleyiciler tarafından güzel tepkiler alırız.''
''Hiç aşık oldunuz mu bay Jeon?''
Bu cevabına karşılık hiç tereddüt etmeden neşeli bir ifadeyle sorusunu yöneltti karşısındaki kıvırçık saçlıya. Üyeler kafalarını aşağı indirerek tebessüm etti, Jungkook da gülerek bir eliyle alnını sıvazladı ''Ah hayır, henüz''
''Henüz'' diyerek fısıltıyla tekrarladı Taehyung.
Gayet keyifli geçen yirmi dakikalık röpörtajda -Jungkook pek dinlemesede- üyeler bekleme salonuna indiler. ''Çok açım'' diye sızlandı ayaklarını yere vura vura sızlandı iki buçuk yaşındaki Jimin. Hoseok'da onaylar bir kafa sallamasıyla ''Bende öyle, bir şeyler yiyelim'' demesi üzerine geri kalanlar da aynen uydular.
''O halde odalara dağılalım, 15 dakika sonra herkes otoparkta olsun.''
Liderlerini dinleyen grup asansöre doğru koşar adımlarla yürüdüler. Jimin Taehyung'a dönerek,''Jungkook-sii nerede?'' diye sorduğunda olduğu yerde duraksayan Taehyung, gözlerini birkaç saniye etrafta gezdirdi. ''Bilmem'' diyerek omuzlarını silkti. Konuşmaya dahil olan Jin ''Sizce de bugün biraz , ehh ne biliyim garip değil mi ? diye sordu jungkook u kastederek. ''Yani Jungkook her zaman garip ama bugün bir farklı''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Telepathy | Taekook
FanfictionJeon Jungkook dalgalı bir okyanustu, ona böylesine akmaktan korktuğum için olmuştu her şey. Ben şimdi korkmuyorum, nefesi nefesime karışırken bana can veren sevgilimle dünyayı karşıma alacak kadar korkusuzdum artık. Dolmasın o gözlerin bebeğim, gözl...