1. BÖLÜM

18.8K 927 219
                                    

Saat ve tarih yazabilirsiniz 😃 

Şubat 2014

Mahalleye girdikten sonra hızlı adımlarla yürürdüm hep. Sol tarafta duran Sevinç ablanın bakkalın ışıkları sönmüş ara sokaktan birkaç köpek ve kedi sesi geliyordu kulağıma. Ben üşümemek için sıkı sıkı giyinmiş abimden bir habersiz dolanıyordum soğuk sokakta. Şubat ayında bile yağmayan kara dargındı yüreğim. Sarı ışık yayan sokak lambasının önünde başımı kaldırıp gökyüzünün o karartısını seyrettim bir süre. Saat on biri geçiyor, mahalleli sokaktan elini eteğini çekmiş sıcak yuvalarındaydılar. Yaz akşamları sabaha kadar sokakta olan mahalleli kışın saat en geç 10'da evlerine çekilirdi.

Boynuma sımsıkı doladığım beyaz atkıma sarılarak yürüyordum şimdi. Annem defalarca aramıştı, bu kadar geçe kalmam onların da suçuydu. Üniversiteyi şehir dışında yazmamam için öylesine baskı kurmuşlardı ki tercihlerin son günü abim kendi düzeltmişti tercih listemi. Şehrin bir ucunda kalan okula iki saatte gidip gelen benken hiç acımamışlar mıydı?

Ayağıma geçen yıl aldığım uzun çizmelerim çamura battığı için kirlenmiş temizlemeye fırsatım bile olmadan kurumuştu bile. Tekrar etrafımı kontrol ederken kahvenin önünde ki bir karartı gözümü çarptı. Bana doğru çevirmişti yüzünü. Bana bakıyordu, soluğum kesildi. Abim mi diye tekrar kontrol edecekken elinde ki sigarasının dumanını fark ettim. Abim sigara içmezdi. Yüreğime su sermişler gibi rahatladım bir anda. adımlarımı daha hızlı atarken bana doğru yürüyen adama bakındım, uzaktan görünmüyordu. Bir iki dakika sonra sokak lambasından sızan o ışık esmer tenine vurdu koyu kahve gözleri belirdi. Nefes nefese baktım, sanki ayaklarıma bir ton yük varmışta yürüyormuş gibi. Sanki adım atsam yok olacakmışım gibi. Benden oldukça uzun olan adamın sert çehresine hiçbir yüz ifadesi yoktu. Zaten hiç olmazdı ki diye geçirdi iç sesim. Mahir abiydi o, tamirhanesinde ki demir gibi soğuk ve sertti hep. Dik yokuşun önünde duruyorduk ikimizde. Elinde hala söndürmediği sigarasından sızan o kötü koku. Yüzüm bir anda değişti o kokuyla, genzim yandı. Beni inceleyen gözleri sanki kokudan rahatsız olduğumu hissetmiş gibi yere attı sigarasını, ayakkabısının ucuyla ezdi.

"Nerden böyle?" sesi gecenin ortasına düşen kurşun misali ağır ve soğuktu. Sesim atkımın içinden zor duyuluyordu.

"Okuldan" dedim kısaca. Baktı uzun uzun, sonra saatine kaçamak bir bakış atıp söylenir gibi konuştu.

"Bu saatte mi?"

"Bu saatte" dedim aynı tepkiyle.

"6 da bitmiyor mu bu okul?" dedi aynı tutumla. Elim atkıma gidip hafif araladım yüzümü. Bana neden ısrarla sorular soruyordu ki?

"Hoca ek ders yaptı Mahir abi" Bakışları bir anda daha fazla karardı sanki, gözleri yüzümde dolanıp tekrar yere odaklandı.

"Bu saatte iti uğursuzu bitmez sokağın Derya, bırakayım seni evine"

İtiraz etmeme izin bile vermeden beni önüne katarak yürümeye başladı. Çocukluğumun geçtiği sokaklardan geçerken her bir köşesine sinmiş anıların derin deryasında boğulurdum hep. Bana ev olan bu mahalle bazen çıkmaz sokaklarıyla boğardı beni. Kahveden eve kadar tam on dakika sürerdi, on dakika yanı başımda sadece adımlarının sesini duyduğum adamla yürümek tuhaftı. Mahir abi kimseye benzemezdi, sessizdi o çok az konuşurdu. Mahallede ki herkese kucak açacak, çorbasını paylaşacak sofrası vardı. Abimle de yakın dostlardı, aynı sınıfta okumuşlardı. Belki abim bizi beraber görürse fazla sorun etmezdi.

"Okul nasıl?" dedi bir ses, bana mı sordu yoksa sokağın kedisine mi anlayamadım öyle alakasızdık ki o an için.

"İyi alttan dersim de yok çok şükür" yalanını sevsinler Derya dedi iç sesim, 1. Sınıf ilk dönemden üç dersi alttan alacak olan ben değildim sanki.

UNUTULMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin