2014 Mart
"Oğlum git sor işte böyle için içini yerken nasıl duracaksın? Hem artık Fırat'ta biliyor" Ahmet başında sürekli dönüp duran adamın kararmış yüzüne bakmaya korkuyordu. Soğuk mart gecesinde ısınmak için yaktıkları ateş bile yetmiyordu. Ellerini içi odun ve kömürle dolu kare tenekenin yakınına kadar uzattı. Soğuk içine işlerken dişleri birbirine vuracak noktadaydı. O soğuktan kat kat giyinmişken karşısında ki adam sanki içinde yangınlar varmış gibi incecik gömleğinin iki düğmesini açarak ona bakıyordu.
"Sordum zaten! İyi dedi." Mahir sinirden titreyen elini dudaklarının arasına götürüp geldi. Sigarayı bırakmaya çalıştıkça alışkanlığı gitmiyordu. O sakince elini düşürüp tekrar rahat rahat ona akıl vermeye çalışan dostuna döndü.
"İyi o zaman abi neden sorun ediyorsun?"
"Ulan ben bilmiyorum onu? Derya hastalanırsa bir hafta yatar o yatakta, kolay iyileşmez. Fırat sanki bir kere dönüp baktı kıza iyi mi değil mi diye!"
Ahmet yeni çıkan sakallarını hafif kaşıyıp düşünmeye çalıştı, belli bu geceyi de sabah edeceklerdi. Mahir uyumazsa onu da uyutmazdı.
"Şey yapalım, Serdar'ı arayıp ayarlayalım bir şeyler. Yok mu onun kardeşi hani neydi adı Yeliz! Heh onla yakınlardı"
Mahir rahatsız bir şekilde başını iki yana salladı. O kızın Derya'yla olan dostluğunu hiçbir zaman istememişti. Gözü sürekli başka yerlerde, doğru dürüst konuşmasını bilmeyen ama kolay yalan söylediği her halinden belliydi.
"Tamam ara en azından öğren" dedi itiraz etmeden. Başka seçeneği yoktu. Üç geceyi sabah edip balkonda sabahlamış bir kez bile yanmayan o ışıksız odadan sadece bir saniyecik görürüm umuduyla. Ahmet rehberi açana kadar Mahir istemsizce tekrar elleri ceplerine gitti. Derya için başladığı sigaraya onun için bırakmaya çalışıyordu ama boş ceplerinden bile umutsuz dönerken akılında hala Deryası vardı.
"Konuştum, arayıp haber verecek duruma göre bizde şeklimizi alırız." Ahmet sıkıntıyla nefesini alıp verdi. Elini hafifçe dostunun omzuna koyup sıktı.
"Tamam dolanıp durduğun, bir dur otur abi. Belki Fırat'ın dediği gibi iyileşmiştir yenge."
"Onu ben en iyi tanırım, bir bakışından ne yaptığını okurum. Ne ister, ne yapar, ne der diye diye yaşadım bunca yıl. Şimdi geçip de bana iyileşmediğini bildiğim ve emin olduğum halde iyileşmiş deme"
"Tamam bilader sakin-" Ahmet çalan telefonuyla hafif doğruldu.
"Bak arıyor çocuk" hiç bekletmeden telefonu açtı Ahmet. "Söyle Serdar, nasılmış durumu?" Mahir için için merakla Ahmet'in değişen ifadesini anlamaya çalışırken kendini zor tutuyordu telefonu eline alıp hesap sormamak için.
"He öyle mi diyorsun, iyi ama değil mi?"
"Tamam, sen bir şey çaktırmada tamam görüşürüz sonra" Ahmet değişen ifadesini kaçırmak için yüzünü hafif eğse de Mahir o konuşmadan anlamıştı zaten.
"Söylesene!"
"Abi haklıymışsın galiba, hala yatıyormuş rapor mu ne almış okul için gitmemiş de-"
"Ulan Fırat!" Mahir öfkeyle arkasında ki yanan ateşin kovasına vurdu. O dik yokuşa kadar nasıl çıktı gece ayazında bilmiyordu. Aklında sadece Derya vardı, onu görmeliydi bu nasıl olacaksa olurdu bir şekilde ona ulaşmalı kalbiyle seven bir adam için bu ağır bir şeydi. Sokak kaldırımında oturan birkaç genç ona selam verdi, başıyla selamı kabul edip hızlıca diğer soldan döndü. Soğuk kemiklerine işlese de bir kere bile hissetmedi o soğuğu sadece kızaran burnu acıyordu oysaki o gece soğuklar tekrar geldi diye mahalledeki birçok evden soba yakılmış hafif duman bütün sokağa dağılmıştı. Başını kaldırıp iki katlı evin penceresine bakındı önce sonra etrafını kolaçan etti. Bahçe kapısından girerken bir kere bile tereddüt etmemişti, bu delilikti o da delirmişti. Çocukken sadece birkaç saniyede çıktığı ceviz ağacına biraz zorlansa da çıktı. Ceviz ağacının kalın dallarından destek alarak evin ikinci katındaki tek balkonlu odaya uzandı. Sokağın önüne bakan taraftan olur da biri görür korkusu geçti ama bu duygu sevdasından daha az korkutuyordu onu. Eliyle eskimiş korkuluklara tutup uzun bacaklarının yardımıyla attı kendini diğer köşeye. Önce biraz bekledi, hala perdesi kapalı odayı gözetledi. Belli ki uyuyordu, eli eskimeye yüz tutmuş paslı balkon kapı koluna gitti. Sadece çevirmesiyle dudakları kıvrıldı, Derya'nın her zaman kilit kullanmadığı için Şükran anneden yediği azarları kulağında çınladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAZ
RomanceMahallenin başında ki duvarda yazılıydı o yazı ve yıllar geçse de silinmemişti hiç. Ne yağmurlar yağmıştı o duvarın üzerine kaç kış geçmişti kaç bahar ve Mahir dikilip de karşısına her okuduğunda yanan yüreğine öfkeliydi. "Derya'sına kavuşamadı Mah...