Bir adım daha öne çıktı Derya masmavi gözlerinde dalga dalga öfke adamın içine işlenirken kızgın demirler vuruluyordu her yanına.
"Gitmiyorum bu kez. Burada yaşayacağız, kızımla ve ben" Karşısında ki adamın tepkisini ölçmeden tekrar ona çevirdi öfkesini Derya. Tırnak içlerine kadar işleyen toprak annesine aitti. Her yanı kire bulanmış bir sokak kedisi gibi ıslak saçlarından akan damlacıklar önüne düşerken bile dik duruyordu.
"Kaçmayacaksın bu kez öyle mi?" dedi o keskin ses. Burnunu kaldırır gibi hava doğru ittirdi Derya. Dudaklarını ısırıp öfkeyle tekrar güldü.
"Kaçmıyorum, bu kez değil.." Genç kız adamın solundan geçip giderken asla arkasına dönmeyen adamdan ses geldi.
"Hani benim olduğum her yer sana kafesti?" Genç kız adamın sorusuyla bir anda 6 yıl önceye gitti, elinde olsaydı kaçmaz savaşırdı. Yeniden mağlup olacağını bile bile ateşlere koşmazdı.
"Bu sefer değil" diyerek tekrarladı kendini Derya arkasına doğru bir bakış atıp adamın koyu kahve gözlerine doğrudan bakıp yüzük parmağının olduğu elini havaya kaldırdı. Ona doğru gösterirken içinde ki öfkesi tekrar tekrar kabarıyordu. Öfkesi ona değildi belki, onu bu hale sokanların en büyük nedeniydi Mahir.
"Bak! Bu kez beni kelepçeleyebileceğin bir yüzük yok!"
Başını eğdi Mahir, yara izinin olduğu parmağı sızlamıştı da dişlerini sıkıp yutmuştu acıyı. Öyleydi işte Mahir, canını en çok yakan kadına öfkesini bile belli etmekten, onu üzeceğim korkusuna sesini bile çıkarmayan adamdı. Çevresindeki kalabalık artarken bütün mahalleli duymuş gibi her yandan onları seyrediyordu. Derya tekrar arkasına dönüp giderken öylece kaldı Mahir, bir yaz akşamında ellerinden kayıp giden kızın tekrar kayıp gidişini seyretti uzun uzun. Elinde olsaydı tutar kolundan 6 yılın hesabını isterdi, elinde olsaydı onun için harcadığı on yılların hesabını isterdi. Elinde olsaydı Mahir Derya'ya sımsıkı sarılırdı, yaralarını tekrar öperek iyileştir diye yalvarırdı. Ne gurur bırakmıştı Mahir de ne onur. Belki de bu yüzden biraz da yumruklarını sımsıkı sıkmış kendini betona çatılı çivi misali tutmaya çalışıyordu.
Mahir ağır ağır evine doğru yürürken annesin söylediği ama onun çoktan unuttuğu ekmeği almadı. İçtiği büyük onu sarhoş etmeye yetmemişken Derya'nın o derin mavi gözlerinde sarhoş olmayı becermiş gibi savrularak ilerliyordu. Sanki üzerinden bir tır geçmiş ama gene de hayatta kalmış gibi. İki katlı müstakil evin karşısında kalan eve küçük bir bakış atıp anahtarlarını sokamadan deliğe kapı açıldı. Annesi endişeyle ona bakarken ablası da hemen arkasından ona bakıyordu.
"Dönmüş dediler Mahir aklım çıktı neredesin sen oğlum?" yaşlı kadın kapı dibinde dikilip kalmış oğlunu kontrol ederken eski ahşap duvarlar üzerine gelir gibi oldu.
"Mahir ablam.." dedi Merve, kendisinden iki yaş küçük kardeşine korkuyla yaklaşıyordu. Merve annesinin elinden tutup tekrar tansiyonu fırlamasın diye endişe ediyorken ikisi de Mahir'in donuk ifadesini anlamaya çalışıyordu.
"Oğlum bir delilik edip konuşmadın değil mi Der- aman işte o kızla?" Feyza hanıma elinde büyüyen öz kızı kadar çok sevdiği kıza öyle hitap etmek ağır gelmiş gibi nefesini tüketti. Kadıncağız cevabından da korktuğundan mıdır bilinmez eli kalbinin üzerinde bekliyordu.
"Konuştum." Dedi Mahir sadece. Sesi öylesine sert ve pürüzlüydü ki merdivenlerin başında dikilen ablasının bile soluğu kesilmişti sanki. Mahir ağır ağır üzerindekini çıkarırken ona şaşkın şaşkın bakan ikiliye döndü, ablasını yeni fark etmişti.
"Ne konuştunuz?" dedi Feyza hanım.
"Temelli döndüm, cesetimle çıkarım dedi."
"Tövbe olsun yarabbim, ne demekmiş o öyle?" dedi yaşlı kadın endişeyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAZ
RomanceMahallenin başında ki duvarda yazılıydı o yazı ve yıllar geçse de silinmemişti hiç. Ne yağmurlar yağmıştı o duvarın üzerine kaç kış geçmişti kaç bahar ve Mahir dikilip de karşısına her okuduğunda yanan yüreğine öfkeliydi. "Derya'sına kavuşamadı Mah...