2014 Nisan
Önüme serilen dantel, ipek satenler, el işi havlu işlemeleri ve daha niceleri. Ben hangisine bakacağımı şaşırmışken Feyza teyze, annem ve Merve abla etrafımda dört dönüp çeyizi kontrol ediyorlardı.
"Ay nasıl güzel örmüşsün bunları Feyza" dedi annem, elince eski ama gerçekten ağır bir iğne oyası işlemesi vardı. Ben korkulu bakışlarımı onlardan kaçırıp Merve ablanın hevesle elime tutuştuklarına bakındım.
"Bak bunlar babaannemindi Derya, Mahir tek erkek torunu diye gelini olarak sen takacaksın" Eski işlemeli şala bakıp iç çektim. Nasıl çıkacaktım ben bu işten? Annemin onlardan hevesli bir şekilde atladı.
"Kız çeyizi gibi olmuş ama Feyza bunlar" dedi gülerek.
"Olur mu canım. Tek gelinim Derya benim, olacak o kadar" İç çekip gülerek omzumu okşadı.
"Göz bebeğimiz artık o, bizim de kızımız oldu" Feyza teyze konuştukça ben daha çok daralıyordum, onları böyle bir şeye alet ettiğim için. Dilim damağım kurumuş bir şekilde hafif doğruldum.
"Beğenmedin mi yavrum yoksa?" dedi Feyza teyze endişeyle.
"Yok! Yok Feyza teyze çok, çok güzeller" nasıl toparlayacağımı bilemeden etrafıma bakınıp gülümsedim sadece. Feyza teyze yalandan kaşlarını çatıp söylendi.
"Yavrucum anne de artık, ben de senin annenim alınacağım ama artık"
"Alışamadı daha Feyza" dedi gülerek annem. Anneme ilk defa hak verdim, alışmamıştım yaptığım hataların doğurduğu bunca şeye alışamıyordum. Başım ağırmış gibi elim hafif başıma gidip geldi.
"Ben bir su alsam" ben ayağa kalkarken Merve abla engel olmaya çalıştı.
"Dur canım ben getireyim sana"
"Yok Merve abla, ben alırım-" duraksayıp annemlere bakındım ve dudaklarımdan istemsizce o kelimeler döküldü.
"Bende bu evin kızıyım artık" dedim sakince, sadece yalnız kalkmak için söylediğim o cümle bile hepsini mutlu etmişti. Yanağımın içini ısırarak indim merdivenlerden, kendimi önce banyoya attım, elimi yüzümü soğuk suda defalarca yıkayıp akan rimelime bile aldırış etmeden çıktım. Ezbere bildiğim evin mutfağına öylesine çekinerek yaklaşıyordum ki sanki yıllardır bu eve gidip çıkmamışım ilk defa gelmişim gibi. Buzdolabındaki soğuk suyla dolu şişeyi çıkarıp büyük bir bardağa boşalttım, boğazlarımın ağrıyacağını bile bile iki yudumda içtim. İçim yangın yeri gibi bir da sönsün diye uğraşıyordum. Bakışlarım tezgahın üzerinde duran ve kurabiye, kek ve türlü türlü şeylere kayıp durdu. Soluksuz kaldım, ben seviyorum diye el açması patatesli börekten bile yapmışlardı. Onlar böylesine hazırlık yapıp beni düşünürken yaptığım şeyin yanlışı sürekli kafamda dönüp duruyordu. Daha doğru dürüst Mahir abiyle bile konuşmamıştım. Ben iki büklüm ne yapacağımın hesabını düşünürken dış kapının açılma sesini duydum.
"Anne?" diye seslendi antreden o tandık ses, bir anda saklanma ihtiyacıyla arkama dönüp buzdolabının kapağını açıp kendimi oranın arkasına yerleştirdim. Dudaklarımı dişlemiş halde beklerken anahtar sesini yakınımda hissettim.
"Deryam?" dedi arkamda ki adam. Duraksayıp biraz daha buzdolabında ki tatlı tabağıyla bakıştım.
"Bir şey mi aramıştım" dedi sakince.
"Yo, öylesine bakınıyordum" saçmaladığım için mi gülmüştü yoksa gerçekten beni gördüğüne memnun olduğu için mi emin değildim. Bir anda arkama dönüp onun heybetli bedenine baktım. Benden oldukça uzundu, hatta Arda'dan da uzun olduğuna emindim. Kocaman elleri bütün gün arabalarla uğraşmaktan sertleşmiş, üzerine sinmiş sigara ve tarçın kokusunu çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAZ
RomanceMahallenin başında ki duvarda yazılıydı o yazı ve yıllar geçse de silinmemişti hiç. Ne yağmurlar yağmıştı o duvarın üzerine kaç kış geçmişti kaç bahar ve Mahir dikilip de karşısına her okuduğunda yanan yüreğine öfkeliydi. "Derya'sına kavuşamadı Mah...