2014 Mart
"Yakan sensin yanan gene ben, seven benim sevilmeyen gene ben. İçimde ki kurşundan daha ağır yükün var, acısı hala taze göğüs boşluğumun arasında bir zehirli sarmaşık misali dolanmış çürümüyor. Senin varlığın ona su, ona toprak ona can oluyor. Onu sen kendi ellerinle besledin Derya, gün ve gün besleyip içimde bana dahil ne varsa söküp yerine kendini koydun. İstemesen de bu hep böyleydi. Sevdan düştüğünde kalbime daha çok küçüktün sen, boncuk gözlerinle bana bakarken nasıl sana elimi uzatabilirdim ki. Öylesine uzaktın ki bana hep öyle kaldın bende.." Derya yarısı yakılıp atılmış mektubu okumadan tekrar ateşe doğru uzatıp yakıp kül etti kağıt parçasını. Onun için yanan ateşi harlayan bir kağıt parçasıyken Mahir için dünyalardı o kağıt parçası. Sevdasını dilendiremese de dökebildiği ilk şeydi. O görsün diye çantasına atılan kantinde çay alacakken avuç içine takılan bir mektup. Okurken yüzü kızarmış karşısında onu izleyen çocuğa çaktırmamak için zor tutmuştu.
"O ne öyle?" dedi Arda merakla.
"Hiç!" dedi Derya toparlanmak için önünde ki kitapların birisinin içine attı mektubu. Eve geldiğinde ise merdivenleri ikişer ikişer tırmanıp odasına kilitledi kendini. Olurda biri oda hemen girerse diye önceden tedbirini almış abisinin odasından aşırdığı çakmağı hızlıca çıkardı.
"Derya bir şey mi yanıyor kızım, is kokmuş her yer" dedi annesi endişeli bir şekilde. Pencereye doğru koştu Derya, çok yönlü zekası koku faktörünü düşünenemişti. Hızlıca perdelerini çekip karşı evin balkonunda sakin bir şekilde sigarasını için adamla yüz yüze geldi. Yüreği ağzına gelmiş gibi korkuyla karşısında ki adama baktı Derya. Onu duyabilecek kadar yakındı Mahir, aralarında 15 metre var yada yoktu. Soluk soluğa pencereyi açıp perdeyi çekti. Mahir karşı evin penceresinden çıkan güneşe tutulmuş gibi bütün dikkatini ona çevirdi.
"Deryam" dedi sessizce ama Derya onu duyamadan perdesini sonuna kadar çekti. Mahir ellerini ahşap korkuluğa geçirip hafif eğildi.
"Derya!" diye bağırdı bir kez daha, bütün cesareti bu sabah uyandığında dirilmiş artık ne olacaksa olsun oğlum diye kendiyle yüzleşmişti. Değil eve, bütün mahalleye sığamayan sevdasını haykırmak istedi.
"Oradasın biliyorum" diye devam ettirdi. Genç kız iki büklüm hafifçe eğilip açık penceresinden gelen seslere kulak tıkadı. Çaktırmadan yatağın üzerinde duran telefona uzanıp gelen mesajı kontrol etti.
" Arda: Hafta sonu beraber sinemaya gidelim mi?"
Dudaklarında istemsiz bir tebessüm belirdi kızın yatağının çaprazında kalan boy aynasından kendini fark etti. Dudakları daha çok kıvırılırken rüzgardan hafif aralanan pencereden görünen Mahir'in bulanık yansımasını fark etti. Dudakları hafif kapandı önce, ne yapacağını bilemezmiş gibi öylece baktı Mahir'e. Sanki o an o da aynaya bakıyormuş gibi sadece o yöne bakıyordu. Kalbi ağzında ona fark ettirmeden tekrar bıraktı telefonu yerine.
***
"Maşallah bu sana benzememiş Derya kızım, pek bir uslu Çiçek" Sevinç hanım bebeği usulca sandalyesine bıraktı. Çiçek için aldığı bebek sandalyesini dün getirmişti. Derya önce kabul etmek istemedi ama sonra Sevinç teyzesinin söylenmesine dur diyemedi kabul etti.
"Ah ah anacığın neler neler ederdi bir dur yerinde diye" Güldü yaşlı kadın, dudakları tekrar kıvrılırken gözleri dolan kıza endişeyle baktı. Usulca saçlarını okşayıp öptü.
"Üzül diye demedim kuzum, çok severdi annen seni hastalandığında günlerce uyumazdı, hele sen hemen hasta olurdun. İnceciktin, doktor bile altı aylık doğduğun için umut bile vermedi. Çapa da kaç ay yattı annen seninle beraber."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAZ
RomanceMahallenin başında ki duvarda yazılıydı o yazı ve yıllar geçse de silinmemişti hiç. Ne yağmurlar yağmıştı o duvarın üzerine kaç kış geçmişti kaç bahar ve Mahir dikilip de karşısına her okuduğunda yanan yüreğine öfkeliydi. "Derya'sına kavuşamadı Mah...