Gözlerim kocaman olmuş bir şekilde oldukça ciddi olduğu her halinden belli olan adama bakıyordum. Yanlış mı duydum yada yanlış mı anladım diye biraz bocalarken o oldukça ciddi olduğunu belli edercesine başını sallamış ve benim evimin sokağının iki aşağısındaki caddeden sola doğru dönmüştü. Doğru anlamıştım, elim bir boğazıma sonra da açıkta kalan bacağıma gidip geldi. Heyecanımı bastırmak için önce öksürdüm hemen sonra Mahir'e doğru döndüm.
"Yalnız bir gece mi?"
"Evet güzelim, yalnız sen ve ben başka kimse olmayacak" gamzesini ortaya çıkararak gülmüyor mu, ateş bastı bir kere. Elimi hızlı hızlı sallayıp serinlemek ve hava almaya çalıştım ama pek de olmadı. Vücudumdan terler boşalıyor Mahir bana mısın demiyordu.
"Mahir Çiçek uyuyamaz bensiz"
"Uyumuş, teyzemle konuştum ben"
"Ya uyanırsa"
"Uyanırsa tekrar uyur" dedi hazır cevap olarak. Birden elim onun vites kolundaki eline gitti. "Mahir birileri görür, ben ne derim hem Feyza teyze de merak eder"
"Annemle de konuştum dedim ya tamirhane de biliyor beni"
"Yalan mı söyledin çok ayıp ya öğrenirse kadıncağız çok üzülür en iyisi sen evine git"
"Gitmeyeceğimi söyledim Deryam. Bu gece senden ayrılmayacağım"
Yutkunup geri yaslandım, bu dekolte ve kışkırtma işini abartmış olabilirdim. Adam dünkü delikanlı değildi ki dursun yerinde. Ben stresten oturduğum koltukta nefes nefese kalırken Mahir çoktan evimin önüne gelmiş arabayı park etmek için yer arıyordu. Arabadan kendimi nasıl attım bilinmez, bende bir heyecan bir stres aldı başını gitti. Ense kökümden başlayan ağrı usul usul sırtımdaki bütün kemiklerime oradan da belime doğru uzanıyordu yada ben ensemdeki nefesinin yavaş yavaş bana daha da sokulduğunu ve o nefesinin sahibinin nasır tutmuş ellerini belimde hissediyordum. Yorgun bir şekilde anahtarlarını aradım bulamadım ama Mahir kendi anahtarlarını çıkarıp arkamdan kapıyı açmak için hiç zorlanmadı. Başımı hafif çevirip onun kömür karası gözlerine bakındım bana doğru bir bakış attı sonra saçlarımı bir buse kondurdu.
"Hadi gir içeriye"
Karanlık eşikten bir adım attım hemen arkamdaki sıcaklık beni takip etti. Elim koridor lambasının prizine uzandı bir el de elimin üzerine. Karanlığımızı aydınlatan dış kapının açıklığı bir anda karardı ve biz karanlıkta kaldık.
"Mahir?" dedim karanlığa doğru. Bir el beni kucakladı ve kendisine doğru çekti.
"Deryam, öyle hasretim ki sana sabaha kadar koklasam kokunu ciğerim dolsa senle.." başını eğip de sineme doğru sokuldu. Açıkta kalan tenime buseler kondururken elim onun gür saçlarına değdi. Temiz nane kokusunu içime çektim. Onun bu aceleci ama asla silinmeyen buselerine saydım içimden. İncitmeye korkar gibi nazik ama ellerinden kayıp gidecekmişim gibi hızlı. Bende onu öptüm saçlarından, gözünün üzerindeki yara izinden. Dudaklarım ona değdiği vakit can buluyordu sanki karşımda daha çok öp der gibi parlıyordu gözleri karanlıkta. Aynı bir kedi gibi.
"Mahir olmaz bu çok yanlış olur.." dedim sessiz itirazlarımda.
"Sadece sev beni o zaman. Ne günahım kaldı senin yanımda ne sevabım. Benim her şeyim sensin ya Deryam.." dedi aynı sessizlikte. Dudaklarım kıvrıldı ellerim onun kemikli yüzüne doğru uzandı ve dudaklarına uzun soluklu bir öpücük bıraktım. Dudaklarımı ezen baskıcı dudaklarını hafif dişleyip geri çekildim. Koskoca adam karşımda inlerken dudaklarımdan ince bir gülümseme koptu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAZ
RomanceMahallenin başında ki duvarda yazılıydı o yazı ve yıllar geçse de silinmemişti hiç. Ne yağmurlar yağmıştı o duvarın üzerine kaç kış geçmişti kaç bahar ve Mahir dikilip de karşısına her okuduğunda yanan yüreğine öfkeliydi. "Derya'sına kavuşamadı Mah...