Mahir elindeki küçük fidanı yanı başında onu takip eden kızına doğru uzattı. Güneşi kıskandıracak kadar parlak sarı saçlara sahip olan kız aşkla babasına bakıp gülümsedi. "Ben alayım baba ben" dedi hevesle. Gülümsedi Mahir ona her baba dediğinde can buluyordu içi sanki. Annesi saçlarını bu sabah iki kulak şeklinde yapmış üzerine de kırmızı bir tulum giydirmişti. Küçük kızın saçındaki tavşan detaylı tokaya gülümsedi. Bahçede beslemeye başladıkları iki tavşanla beraber bütün dünyası tavşanlarla dolmuştu Çiçeğinin.
"Babam tokaların ne güzelmiş annen mi aldı?"
"Yo, halam aldı Merve halam" dedi gülümseyerek. Başını salladı Mahir, boyundan biraz kısa olan fidanı güçlükle taşıyan küçük kızına yardım edip açtığı çukura yerleştirdi.
"Hemen büyücek mi baba? Ben erikleri çok seviyorum ya hani hemen büyüsün"
"Hemen büyümesi için sulayacağız ama biraz zaman gerekiyor tabi"
Küçük kız tombul parmaklarından birkaçını kapatıp 3 yaparak babasına doğru gösterdi.
"Bu kadar sonra mı baba?"
Bir kahkaha attı Mahir, son günlerde kreşte öğrendiği sayıları, sık sık kapatmakta zorlandığı parmaklarıyla ona göstermeye çalışmasına güldü. Sonra uzanıp küçük kızın parmaklarını öptü. Çiçek parmaklarında hissettiği öpücüklerle dahasını ister gibi babasına yaklaştı.
"Buradan da öp baba buradan da" boşta kalan parmaklarını da babasına uzatıyordu şimdi. Mahir keyifle hepsini tek tek öpüp avuç içlerine dahi buselerini bıraktı.
"Güzelim benim, sen çok hızlı büyüyorsun onu ne yapacağız?"
"Abla da oldum ya ben ondan mı hemen büyüdüm baba?"
"Bilmem ki?" dedi Mahir tebessümle.
Mahir küçük kızı kucağına alıp eve doğru yürümeye başladı, üzerleri kir toprak olmuş Derya'ya görünmeden kızını da kendisini de temizlemesi gerekiyordu. Bu dünyada hiç olmadığı kadar çok mutluydu Mahir. Onu her şeyden çok seven karısı, bir kızı ve bir oğlu vardı. Umut, bu ismi ilk dillendiren kocaman karnının üzerine koyduğu çilek dolu kaseden bir şeyler yemeye çalışan güzel eşi olmuştu.
"Oğlumuzun ismi Umut olsun mu?"
"Umut" diye tekrar etmişti Mahir ve beğendiğini belirtir gibi başını sallamıştı. "Güzel isim"
Yediği çilekler yüzünden dudakları kıpkırmızı olan karısına doğru yaklaşmış ve usulca o kocaman kaseyi kaldırmıştı.
"Mahir ne yapıyorsun yiyordum ben daha!"
"Görüyorum güzelim ama çok güzel yiyorsun azıcık ben de yesem?"
"Neyi?" Kızın kaşları havadayken Mahir keyifle gülmüştü.
"Seni olabilir mesela" Derya Mahir'in bu arsız yakınlaşmasına küçük kahkahalar atıp engel olmaya çalışsa da çoktan kocasının kollarına teslim olmuştu.
Derya mutfak penceresinden onları seyrettiği için yakalanmaları çok kolay olmuştu. Daha bir adım atmadan baba kızın karşısına dikildi.
"Eyvah annem" küçük kız iki elini dudaklarına doğru götürüp örttü.
"Güzelim" dedi Mahir gülümsemeye çalışarak.
"Mahir ama daha dün banyo yaptırdım Çiçeğe"
"Söz ben temizleyeceğim onu" dedi Mahir hızlıca. Derya bacaklarından kollarına uzanmaya çalışan oğluna uzanıp kucağına aldı. Parlak siyah kıvırcık saçları uzamış, babası gibi koyu kahve iri gözlerinden uyku akıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAZ
RomantikMahallenin başında ki duvarda yazılıydı o yazı ve yıllar geçse de silinmemişti hiç. Ne yağmurlar yağmıştı o duvarın üzerine kaç kış geçmişti kaç bahar ve Mahir dikilip de karşısına her okuduğunda yanan yüreğine öfkeliydi. "Derya'sına kavuşamadı Mah...