Sanki bir şey o anda göğsüne saplanıp kalmıştı, bir yandan titreyen ellerini kontrol edemezken karşısında ki kızın çaresiz ifadesinin onun tepkisiyle değiştiğini yerine korkuyu bıraktığını fark etti. Eli hafif havaya kalıp yumruk şeklinde göğsüne doğru düşer kaşlarını tamamen çatmıştı.
"Ne? Ne diyorsun sen Songül?" Songül ellerini ondan hırsla çeken kızı kontrol edemiyordu. Her an ağlayacak kadar dolan gözlerinin içi kızarmıştı.
"Sana söylememi istemedi, hatta ben zorladım diye söyledi ama ben de korkuyorum eğer doğruysa diye-"
Derya hırsla ayağa kalkıp kızın karşısına dikildi, bütün azaları titriyordu. Yerinde durmayarak atan kalbine yumruğunu tekrar indirdi.
"KİM?" Dedi kaşlarını tamamen çatmış bir şekilde.
"Kim söyledi Songül!" Artık ses telleri acırcasına bağırıyordu, ani sinir krizlerini atlatalı o kadar çok olmuştu ki Çiçek doğduğundan bu yana bu belki ikinci kriziydi. Her düzeldiğini zannettiğinde daha çok yıkılışını izliyordu, her ayağa kalktığında kırık bacaklarının incecik alçılarla ayakta durduğunu anlıyordu.
Ona korkuyla bakan gözlere baktı bir süre daha sonra kızına.
"Burada bekle!" diye uyardı kızı. Songül aniden ayağa kalktı, gözlerinden alevler çıkan kızın delirdiğini görebiliyordu. Derya ayağında ki incecik terlikleri üzerinde daha çıkarmadığı incecik sabahlılığıyla attı kendini merdivenlerden. O basamakları ikişer ikişer inerken hemen arkasından korkuyla kucağında Çiçekle koşan Songül vardı. Genç kız ağzına gelen her şeyi söyleyip yeminler etse de bu Derya'yı durdurmadı.
"Allah'ın adını verdim diyorum sana Derya, ne olursun gitme! Bak bir delilik yapacaksın-"
Ahşap kapıyı öfkeyle açan kız burnundan soluyup işaret parmağını havaya doğru sallayarak kızı durdurdu.
"BURADA BEKLE DEDİM SANA SONGÜL! Kımıldamadan oturup bekle!"
"Sen nereye gidiyorsun peki? Bak Çiçek de ağlıyor, ne olursun gitme" diye yalvaran kızın kucağında avazı çıktığınca bağıran kızını kontrol etti. O da hissediyordu huzursuzlanıyordu.
"Hemen geleceğim!" kapıyı aynı hızda kapatıp arkasına dönmemek için kendini sıkarak yürüdü. Sokakta ki insanlar başlarını ondan çevirmeden izleyip kendi aralarında fısıldaşırken artık canını tak eden kız bağırdı.
"Dönün önünüze! Yeter be!"
"Ayıp ayıp! Utanman da kalmamış artık sokaklarda nasıl geziyorsun?" dedi her zaman dedikodu için malzeme arayan Esma.
"Utanmıyorum! Utanmıyorum var mı? Ne yapacaksınız yapın be"
İki kadın Esma'yla beraber ağzı açıp söylenirken Derya tekrar öfkeyle arkasına döndü.
"Ar damarı çatlamış bu kızın, bir de gün de Feyza bunu korudu bize. Kaçıp gitmiş oğlunu da deli divane etmiş dulu bize savundu"
Durdu Derya, titreyen eliyle saçlarını iteleyip arkasına dönü aynı öfkeyle. Mavi gözleri kocaman kocaman olmuş, ağladığı için kızarmış burnu ve yanaklarıyla tamamen delirme noktasındaydı. Derya kadınların üzerine yürüdükçe onlar korkula geriliyordu.
"Kaçtım! Sizin o bitmek tükenmek bilmeyen dedikodularınız yüzünden kaçtım, baskınızdan bana bakışlarınızdan kaçtım! Oldu mu Esma teyze! Asıl sizin ar damarınız çatlamış utanmıyorsunuz hala benimle uğraşıyorsunuz, yeter!"
Esma yüzüne karşı bağıra bağıra konuşan kızın söyledikleriyle transa girmiş gibi donuklaşıp sadece hafifçe ağzını açabildi. Onun bu haliyle ilk defa karşılaşıyorlardı, böyle bir tepki beklememişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAZ
RomanceMahallenin başında ki duvarda yazılıydı o yazı ve yıllar geçse de silinmemişti hiç. Ne yağmurlar yağmıştı o duvarın üzerine kaç kış geçmişti kaç bahar ve Mahir dikilip de karşısına her okuduğunda yanan yüreğine öfkeliydi. "Derya'sına kavuşamadı Mah...