2014 Mart
Nefesim kesilmiş şekilde buğulu camdan bize doğru bağıran adamı inceliyordum. İçimde ki korkularım büyürken o kapıyı açmak için hamle yapmıştı. Beni kendime getiren onun çığ gibi büyüyen öfkeli sesi olmuştu.
"AÇ LAN KAPIYI!" benimle göz göze geldiği de asıl sarsıcı gerçeği görmüş gibi sadece biraz gerileyip daha büyük bir öfkeyle yumruğunu arabanın tavanına doğru indirdi.
"AÇ DEDİM!"
"Derya abinle konuşabilirim" dedi Arda beni sakinleştirmeye çalışarak ama bilmediği gerçek Mahir abinin benim gerçek abim olmadığı ve başımın yeterince büyük dertte olduğuydu.
"Sen git" dedim sessizce. Kapıyı açmak için düğmeye uzandım ama Arda benden önce davranıp itiraz ederek indi arabadan.
"Mahir abi" başımı iki yana sallayıp onun Arda'ya zarar vermemesi için yalvarmayı planlıyordum. Herkesi başımıza toplayıp olası bir rezilliği düşündükçe midem düğüm düğüm oluyordu. Her şey bir anda düğümlenip birbirine girmişti. Mahir abi öfkelisiyle boğuşmak yerine öfkesini Arda'ya yöneltti. Benim minik korku çığlımla beraber Arda'yı boğazlayıp arabanın kaportasına yatırmıştı.
"Mahir abi! Bırak!" ağladığımı konuştuğumda fark ettim. Ellerim buz gibi onu arkasından çekiştirip Arda'yı rahat bırakması için çalıştıkça daha çok hırslanıyordu.
"Ulan! Öldürürüm lan seni, öldürürüm" Yumruğu havaya kalkıp Arda'nın yüzüne inmeden tekrar çığlık attım.
"Bırak! Sen ne yaptığını zannediyorsun!"
"Sen karışma!" diyerek bana itiraz etse de çok geçti.
"Biz yanlış bir şey yapmadık, bak ben kardeşini seviyorum-" Arda'nın kanayan kaşını o an fark ettim, zorlukla iri cüsseli adamı çekiştirip onu kontrol edecekken güçlü bir kol belime dolanıp beni Arda'dan uzakştırdı.
"Uslu dur" dedi sadece ama ben debelenmeye devam etti.
"BIRAK BENİ! BIRAK!" boş çığlıklarım boşunaydı, yakından gelen davul sesi düğünün hala devam ettiğinin kanıtı olsa da çevremizde bizi görecek insanları düşünmek bile benim başımı döndürüyordu.
"Defolup git buradan! Yoksa elimde kalacaksın" dedi Arda'ya doğru.
"Derya" dedi Arda endişeyle bana bakarak, sırtımı yasladığım adamın hırıltısını duyabiliyordu.
"Bir daha da adını ağzına alırsan gerçek öldürürüm seni-"
"Bırak beni, bırak pislik manyak-"
"Bırakmayacağım" dedi sessizce. "Konuşacağız, milleti başımıza toplamak istemiyorsan da sus!"
"Sen beni tehdit edemezsin!" avaz avaz bağırmama rağmen hala etrafımızda kimse yoktu. Arda'yı öylece bırakıp gittiğim için pişmandım, ona bir açıklama borçluydum.
Parkı arkasında ki ağaçlığa kadar onunla mücadele ettim ama ayaklarım hava da sürekli debelensem bile üzerimdeki elbisemin daha çok kısalmasından başka biri işe yaramadı. En sonunda beni bırakıp ona doğru hızlıca dönüp göğüs kafesine ardı ardına vurdum.
"Kimsin sen! Kimsin de beni tehdit ediyorsun!"
İki bileğimden kavrayıp ellerimi hava da birleştirip beni yanına çekti.
"Sen benim her şeyimsin, anladın mı? O piçi öldürmediysem senin içindi, bir daha aynısı olmayacak Derya izin vermeyeceğim" koyulaşan göz bebeklerine endişeyle bakıp küfür etmek istedim. Öfkeyle soluyup sol ayağımı ona doğru savurup beceriksiz birkaç hamle daha yaptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAZ
RomanceMahallenin başında ki duvarda yazılıydı o yazı ve yıllar geçse de silinmemişti hiç. Ne yağmurlar yağmıştı o duvarın üzerine kaç kış geçmişti kaç bahar ve Mahir dikilip de karşısına her okuduğunda yanan yüreğine öfkeliydi. "Derya'sına kavuşamadı Mah...