"April, hadi uyan." diyerek nazikçe sarsılarak uyandırıldım. Gözlerimi araladığımda Cory'i görünce yüzümü buruşturdum. Çadırın girişinden güneş tam içeriye yansıyordu ve ortamı görmemi engelliyordu. "Ne oldu?" diyerek gözlerimi ovuşturarak yattığım yerde dikleştirdim sırtımı.
"Olmadı, kaç saattir uyuyorsun. Endişelenmeye başlamıştım." dudaklarımı bastırarak gülümsedim. "Güzellik uykumu böldün, oldu mu şimdi?" dedim dalga geçerek. O, gülmeden dudaklarını ıslattı ve konuşmak için nefes aldı. "Güzel insanların az uyuduklarını okumuştum. Seni bence kandırmışlar." dediğinde kahkaha attım.
"Haha, geç dalganı. Benden güzelini bulamazsın." tek kaşını kaldırırken bu haline yine güldüm. Ardından üzerimdeki örtüyü atarak kalktım. Cory de benimle beraber kalkarken o çadırdan çıktı, ben de ceketimi giyip onu takip ettim. Temiz hava burnuma çarpınca gözlerimi kapadım ve içime çektim. "Birileri okuduğu kitaplara özenmeye başladı sanırım."
"Başka işimiz mi var?" dedim. Hak vererek başını salladı. Henüz on yedi yaşında olduğumuz için bir görevimiz yoktu. Herkes on sekizine bastığında yeni görevini alırdı. Meslek de diyebilirdik. Seçeneğin çok da fazla olduğunu söyleyemezdim. Avcılık, doktorluk, öğretmenlik, odunculuk, tamircilik, temizlik, aşçılık ve eğer çok şanslıysanız ki şanslıdan kastım bir başkanın çocuğu olmak, başkanın yardımcısı olabilirdiniz. Ama ne başkan çocuğuydum ne de bu saydığım mesleklere yeteneğim vardı. Şimdi sırayla söyleyince çok gibi geliyordu ama seçim zamanı geldiğinde hepsi seçenek olmaktan çıkıyordu. Tüm hayatını bu sıkıcı görevle geçirmek istiyor musun? Öyleyse geç ve hemen başla. Hiç kendime uygun mesleği seçememiştim. Hepsini denetmişlerdi derslerimizde, fakat hepsinden kalmıştım.
Cory'nin mesleği ise hazırdı. Her zaman öğretmenlerin gözdesi olmuştu. Benim gibi eski aşk romanlarını okumaktansa daha çok bilimsel şeyleri okuyordu ve ilgiliydi de. Öğretmeyi çok seviyordu. Bana her zaman yeni bilgiler verir, onların aklımın köşesinde kalacağını düşünürdü. Ama asla öyle olmuyordu. Büyüklerimizin hep dediği gibi "bir kulağımdan girip diğer kulağımdan çıkıyordu."
Bu mesleklere çok da uğraşmak gerekmiyordu aslında. Avcılık, adı üstünde... her gün belirli saatlerde ava çıkarlar. Buldukları herhangi bir hayvanı, bitkiyi getirirlerdi. Oduncular dal, çalı veya odun getirir, aşçılar da odunlardan ateşi yakmakla sorumlu ve etleri pişirmekle görevliydiler. Temizlik tam olarak bir meslek sayılmasada bu işi severek yapan insanlar vardı. Onlar yapmayınca da bize, öğrencilere yaptırıyorlardı. Öğretmenler ise, on sekiz yaş altı her bireye hayatı öğretmekle yükümlüydüler. En basiti ateş yakmaktan başlıyordu. Hangi bitki zehirli, hangileri yenilebilir... o tarz şeylerdi. Pek ilgiyle dinlemediğim için hangisinin hangisi olduğunu söylemek zordu. Tanrıya şükür ki yanımda hep Cory vardı da zehirlenip bir köşede ölmüyordum.
Doktorluğu anlatmama gerek yoktu. Yara alan insanları tedavi ederlerdi. Tabii çok ağır durumdakileri iyileştirecek kadar malzeme ve ekipmanımız yoktu. Er ya da geç bir çoğu öleceği için, su ve yemek israfı olmasın diye hemen öldürülürdü. Ne kadar normal bir şeymiş gibi söylüyordum... Ölüm artık bizim kampta normal bir hale gelmişti. Biri ölünce arkasından hiçbir şey yapılmazdı. Başkan ve yardımcıları onları gömmekle yükümlüydüler. Acısını çeken içinde çekiyordu.
Tamircilikte de genelde bulabildiğimiz ve yapabildiğimiz kadarıyla telsizleri kontrol eden gruptu. Başka hayvanlar da girmesin diye bulunduğumuz alanın örülü olduğu dikenli teller elektrikliydi. Tabii ne kadar güçlüdür bilemem, hiç dokunmadım. Çalıştıklarına bile emin değilim.
Başkanlıkta ise... bilirsiniz. Alınacak bir kararın son cümlesini o verirdi. Herkesi düzende tutmayı sağlardı. Çoğu kişi buna karşı çıksa da onlar yine hiç umursamadan, büyük bir resmiyetle açıklamalarını yapar, uymayanları infaz ederlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayna
Ciencia Ficción"Hepiniz burada nüfus azaltımı için bulunuyorsunuz." "Ne yani hepimizi öldürecek misiniz?" dedi sol taraftan bir çocuk. Adam güldü. "Hayır, size yaşamanız için son bir şans veriyoruz. Eğer karşınıza çıkan rakibinizi yenerseniz... yaşarsınız. Yenili...