"Ava McCartney... öne çıkınız." Dedi Malcolm büyük bir ciddilikle. Herkes tekrardan sessizliğe bürünürken Bellamy de önüne dönmüştü. Kız önüne çıkarken bile ayağı takılmıştı fakat düşmeden son anda toparlamıştı kendisini. Fark etmeden çattığım kaşlarımı düzelttim ve başımı dikleştirdim. Vücudumun ısısı giderek düşerken ağzımdan hızla nefes verince buhar çıkmıştı. Soğuk giderek vücudumu ele geçiriyordu.
Malcolm diğer ismi ne zaman çekti bilmiyordum ama hemen ardından yeni bir isim okudu. "Sara Fry..." Onun da bir adım öne çıkmasını bekledi. Kız da yere bakarak adımını attı ve kaldırmadı. Kaşlarımı kaldırdım korkarak. "Son vedalarınızı edebilirsiniz." dendiğinde herkes tekrardan dağılmıştı.
Sara, çocukken hep oyun oynadığım yakın bir arkadaşımdı fakat zamanla aramız açılmıştı ve artık hiç konuşmaz hale gelmiştik. O günlerde eğlenip kıkırdayarak yanımızdakileri uyandırırdık. Bu zorlukların hiç olmadığı zamanlardı. Gözlerimin önüne gelmişti ve bir cam gibi gitmiyordu.
Ava hemen ilerleyip Sara'ya sarılınca ikisi de ağlamaya başladılar. Yakın arkadaştılar... doğru ya. Yutkundum. Bu duruma ben de düşebilirdim.
"April." diyerek Bellamy yüzümün önünde elini sallarken kendime geldim. Ona baktığımda diğer tarafıma döndüm. Benjamin yanımızda bir şey yapmadan arkadaşının gelmesini bekliyordu ellerimi arkada birleştirmiş.
"Dur, saçın önüne gelmiş." diyerek Bellamy saçımı nazikçe aldı ve kulağımın arkasına hafif hareketlerle aldı. Bunu yaparken yarım ağız sırıtıyordu. Ben de hiç geri çekilmeden yan gözle Benjamin'e bakınca kaşlarını çattığını fark ettim. Gülmemek için gizlice yanaklarımı ısırdım. Bellamy'e döndüğümde o da keyifle Benjamin'e bakmış, ardından bana dönmüş ve sırıtıyordu. Daha fazla gülmemek için nefesimi tuttum.
Birkaç saniye sonra arkadaşı yanına gelince ikisi konuşmaya daldılar. Ben de az önceki dalmış bakışlarımı yok edip bizimkilere döndüm. "Artık ne hissedeceğimi bile bilmiyorum. Hepsi bitsin ve kurtulalım. Bu bir rüya olsun."
"Dayanmanız lazım. Yarın sabah yaşadıklarımızı düşünürken ne kadar da hızlı geçti diyeceğiz." dediğimde başını yana yatırdı. "Öyle mi dersin?" başımı salladım. "Evet derim."
Malcolm daha söylemeden Ava da, Sara da yerlerine geçmişti. Sara'yla göz göze gelince ona gülümsedim mahçupça. O da yeni ağlamış gözleriyle bana bakıp el salladı. Ava'yı hiç tanımıyordum ama Sara'nın ölmesini istemezdim. İkisi de diğer kızlara göre daha cızıl kalıyordular. Birbirlerine karşı kazanma şansları artıyordu.
"Sizin engeliniz şu ilerideki direkler. Şimdi oraya sakin sakin yürüyerek gidin güzel kızlar. O direklerin yamuk olduğunu göreceksiniz... Yamuk dediğim, aşağı doğru eğik şekildeler. Ellerinizle yukarıdan tutacaksınız ve biriniz düşene kadar bekleyeceksiniz."
"Nasıl eğik olabilirler? April az önce ölebilirdin biliyorsun değil mi? Ya eğikliği ayarlayamayıp düşseydin?!"
"Cory biliyorum ama şu an konumuz bu değil. Ayrıca görüyorsun ki yaşıyorum." sinirle ofladı. Saralar uçurumun sonuna ağır ağır ilerlerken biz de ilerlemeye başladık arkalarından. Neden bilmiyordum ama herkes desteği hak ederdi. Ve bu ikisinden birinin son yürüyüşüydü. Biz ise moral vermek yerine sanki bir cenazeye yürüyor gibiydik. İronik... gerçekten de bir cenazeye yürüyorduk.
Görevli olan iki kişi direklere çıkmalarını kolaylaştırmak için altlarına tabure getirmişlerdi. İkisi de birbirlerine baktıktan sonra taburelere çıkmak için ayaklarını kaldırdılar. Derin nefesler aldılar. Hepimiz yaklaşık iki metre uzaklarındaydık. İstemeyip izlemeyen de vardı tabii. Ben de izlemek istemiyordum bu sahneyi aslında, gözlerimi kapatıp kulaklarımı kapatmak istiyordum bir şeyi bilmemek, duymamak için...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayna
Science Fiction"Hepiniz burada nüfus azaltımı için bulunuyorsunuz." "Ne yani hepimizi öldürecek misiniz?" dedi sol taraftan bir çocuk. Adam güldü. "Hayır, size yaşamanız için son bir şans veriyoruz. Eğer karşınıza çıkan rakibinizi yenerseniz... yaşarsınız. Yenili...