Gözlerim hala kapalıyken herkesin sesinin kesildiğini hissettim. Korkudan gözlerimi sıkı sıkı kapamıştım. Malcolm "1!" dediği anda sanki rüzgar bile esmeyi kesmişti ve bizim ne yapacağımı merakla izliyordu. Havalandığımı hissettim bir an. Rüzgar sanki yerin altından yukarıya esmeye başlamıştı ve beni bulutlara doğru çekiyordu. Neler olduğunu anladığımda kaşlarımı çattım ve rüzgarın beni yere indirmesine izin verdim. Hiç ses yoktu... Koşma sesi de yoktu.
Gözlerimi araladığımda hızla sağıma döndüm. Cory de koşmamıştı. Kaşlarımı kaldırarak ona döndüğümde derin bir nefes aldım. O da bana aynı şokla bakıyordu. "Cory ne yapıyorsun? Koşman gerek!" diye bağırdım. Başını salladı. Dudaklarım titremeye başladığında dudaklarımı bastırdım. Ne yapıyordu bu?
"Tam da senin yaptığını. Kendisini senin için feda ediyor." dedi iç sesim. İkimiz de anlaşmamızdan caymıştık. İkimiz de kendi hayatımızı birbirimizden daha az önemsiyorduk. Ölmeyi seçiyorduk. Ama birimiz yaşayacaktı. Ve bu da ben değildim. "Cory, hemen koş. Yoksa gelir senin ben koşmanı sağlarım!" diye sinirle çığırdım. Şu an böyle durması salaklıktı. Yaşamayı hak eden oydu. Eğer hak etmeseydi o düşüşten sağ çıkamazdı.
"Sensiz hiçbir yere gitmiyorum April. Öleceksek burada beraber ölelim. Ben seçimimi yaptım. Eğer hala bir şans istiyorsan koşsan iyi edersin!" benimle aynı tavırda koşuyordu. İçimi gıcıklayan ve acıtan... "Ben koşmayacağım. Bu kadar yolu sen öl diye gelmedim ben. Eğer ölmeni isteseydim seni o kayalıkta gördüğümde görmezlikten gelirdim."
"Her ikiniz de koşmazsanız ikinizi de vururum ve öyle koştururum. Şimdi, koşun!" Diye bağırdı Malcolm. Ağaçlar bile korkmuştu bağırmasına. Hızla Cory'e döndüm tekrardan. "Cory, koş dedim!" böyle bağırmamı beklemiyormuş gibi korktuğunu belli eden bir bakış attı bana. Boğazımın ağrısı sesime de yansımıştı ve cızırtılı bir ses çıkarmıştı.
"Tanrı aşkına ikiniz de koşun. Hepimizi öldürteceksiniz." diye bağırdı bir kız. Kıza döndüğümde birkaç adım yanındaki Bellamy'le göz göze geldim. Başını 'yapma' der gibi salladığında yanıma gelmeye çalıştı ama yanındaki Benjamin onu tuttu. Çenemi sıkarak Cory'e döndüm.
"Çocukluk yapma! Yaşamak istediğini biliyorum. O yüzden koş." dedim ona bakmadan. "Bunu sensiz yapmayacağımı söylemiştim. Ve yapmıyorum da!" Tam anlamıyla çıldırmak üzereydim.
Silahın açıldığına dair olan sesi duyunca ikimiz de Malcolm'a dönmüştük. Silahı bana doğrulttuğunda bir adım geri kaçsam da kendimi toparlamıştım. Korkmaman gerekli. O yüzden öyle olmasam da omuzlarımı geriye attım dik dururmuş gibi. O ise düz bir yüzle bize bakıyordu. "İlk beni öldür." dedi Cory ve ellerini havaya kaldırdı. "Cory saçmalama dedim... Git ve koş. Sana yalvarırım gidip koş." diyebildim gözlerim dolarken. Malcolm parmağı tetiğin üzerine koyarken hemen silahın önüne geçtim olduğum yerden iki adım öne atarken. Cory'nin önünü kapamış ve kendime yönlendirmiştim. Buna izin vermeyecektim. Yumruk olan ellerimi havaya kaldırmadan açtım.
"Buradan gittikten sonra başkanına ne diyeceksin? İki çocuğu da canımı sıktılar ve ikinci kez yarışmalarını isteyip öldürdüm mü?! O zaman onlar sana ne yapar sanıyorsun?" Kahkaha attığında silahı bir saniye bile hareket ettirmedi. Kahkahası kulağımda yankılanırken dilimin ucunu ısırdım içimden.
"Sizin hayatınızı birilerinin umursadığını mı düşünüyorsunuz? Şu an hepinizi öldürsem başkan sevinecektir. Siz sadece birkaç ucubesiniz. İnsanlarınıza bir katkıda bulunmuyorsunuz. Hala burada durmuş beni kararımdan vazgeçirmeye çalışıyorsun bir işe yarayacakmış gibi. Hayatını bu kadar önemseme sarışın." dediğinde kafasını yana yatırıp çıtlattıktan sonra geri dikleştirdi ve silahını daha sıkı tuttu. "Tamam o zaman, ilk seni öldürürüm. Sonra arkadaşını..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayna
Science Fiction"Hepiniz burada nüfus azaltımı için bulunuyorsunuz." "Ne yani hepimizi öldürecek misiniz?" dedi sol taraftan bir çocuk. Adam güldü. "Hayır, size yaşamanız için son bir şans veriyoruz. Eğer karşınıza çıkan rakibinizi yenerseniz... yaşarsınız. Yenili...