"Son hatırladığınız şey ne? Yani uyanıp o sıraya sokulmadan önce." diye Freya ortaya soru sordu herkes uzun süre sessiz kaldıktan sonra. Cory son dediklerimden sonra tekrar çekip gitmişti. Ben de o gidince geri yerime oturmuştum. Ve en içten şekilde söyleyebilirdim ki... üzülmüyordum. Sanki o koşudan sonra başkası onun yerine geçmiş gibiydi. Onca yıldır tanıdığım Cory gitmiş ve yerine kendisini bir gram tanımayan Cory gelmişti. Tek hissettiğim şey en yakın arkadaşıma hissettiğim özlemdi. Ama o dün ölmüştü... hem de benim ellerimle.
"Ben dışarıda tuvalet için ablamı bekliyordum." dediğinde Meredith aklıma geldi. O ne haldeydi kim bilir? John ve Mike... Arkadaşlarımıza ne olmuştu? Onlar da bizim gibi kaçırılmış olabilirler miydi? "Ben de dışarıdaydım." dedi Benjamin. "Troylarla beraber ormanda koşuyorduk."
"Biz de dışarıdaydık." dedim boğuk sesimle Bellamy'e bakarken. Başını sallayıp beni onaylarken Freya kaşlarını çattı. "Bir dakika... herkes dışarıda mıydı?" diye sorduğunda cevap vermeyenler de başını salladı. "O zaman sadece dışarıda olanlara nüfus azaltımı yapıldı." Bir dakika, bu demek oluyorduki Cory de dışarıdaydı. Neden çıkmıştı?
"Akşamları kampın çoğunluğu dışarı çıkıyor. İki yüz kişiyi geçeceğini düşünüyorum." dedi Benjamin. Tasya'ya döndüğümde mahvolmuş bir yüzü vardı. "Meredith... o da benimle dışarıdaydı. Ya şu an öldüyse?" dedi titreyen sesiyle. Dudaklarımı birbirine bastırırken gözlerimi kapadım bunu düşünmemek için.
"Belki sert gelecek çocuklar ama, eski eviniz, hayatınız, oradaki kişiler artık geride kaldı. Onlara üzülüp zaman kaybedemeyiz. Ölmüş ya da ölmemiş... siz şu anda yaşıyorsunuz. Buna odaklanın." dudaklarımı bastırdım gözlerimi açarken. Theo sözlerinin ardından bardağındaki sudan bir yudum aldı. Tasya'nın kötü olan yüzünün ardından Benjamin hayıflandı. "Eski hayatımızı takma diyorsun ama o saçma sapan bir ego meselesinden neler yapıyor." Cory'den bahsediyordu.
"Artık bu konu hakkında konuşmayalım. Kendi ne düşünürse düşünsün. Hakkında kötü bile düşünmüyorum. Siz de düşünmeyin." dediğimde Benjamin bir şeyler daha söyleyecekti ama kendini frenledi ve dudaklarını kapattı. O sıra Bellamy hepimizin o an fark ettiği şeyi söyledi. Ya da fark etmeye korktuğu.
"Daha önce kampta Malcolm'u gören var mı? Hiç ona rastlayan, ya da konuşan..." Dediğinde herkes başını salladı. Ben ise Ashton'a bakıyordum. Gören birisi varsa bu o olmalıydı. "Hayır... hiç görmedim." dediğinde kaşlarımı çattım.
"Bunu anlamanın daha da kolay bir yönü var... Bizde saç boyası yok." dedi Kenzie yan tarafımdan dalga geçerek. O bu durumu hala ciddiye almıyordu. Biz ona ciddi suratlarla bakınca gülümsemesini yok etti ve dik durmaya başladı. "Eğer Malcolm'u kimse tanımıyorsa... o kim?" dedi Kendall.
June öksürerek güldü. "Ne yani, siz kendinizi insanlardan son kalanlar falan mı sanıyordunuz? Sizin kampı komple patlatsalar bile insan ırkı ölmeden yaşar." Anlamıyordum. Başımı kaldırdım ve kısık gözlerle bir sonraki diyeceği şeyi bekledim. Herkes şoka girmiş gibi bakarken dudaklarımı araladım. "Nasıl yani? Daha başka gruplarda mı var?" dediğimde korkarak Bellamy'e baktım. O da bana aynı yüz ifadesiyle bakıyordu. Yutkundum cevaptan korkarak.
"Siz Secret Kamp'ından mı geliyorsunuz?" dedi Amanda kaşlarını çatarak. Başımızı salladık. "Aman tanrım... sizin hiç bir şeyden haberiniz yok."
"Neyden haberimiz yok?" dedi Bellamy sinirle. Elimi uzatıp onunkini tutarken sakinleştirmeye çalıştım onu. Ama ben de onun kadar sinirli ve meraklıydım. "Sizin yaşadığımız bölgenin çevresine, yakınına yaklaşmak yasak. Tüm dünya tarafından hem de. Uçak uçmaz, oralarda yaşayan kuşlar bile geçmez sizin kampın üzerinden. Kampı kuran adamın soyadının size Secret olduğu söyleniyor ama bu doğru değil. Tüm bilgiler sizden gizli tutulduğu için adı öyle. Aslında en başından beri size ipuçları veriliyordu. Herhangi birinin soyadının Secret olması sizce de normal mi? Hem de aranızda kimsenin soyadı öyle olmazken..." kimseden cevap gelmeyince devam etti. "Büyük bir devlet var. Sizin kamptan milyon kat daha büyük. Milyonlar, milyarlarca insanın yaşadığı... Geçmişte yapılan o patlama, yani size anlatılanı... tüm dünyayı yok etmedi. Sizin de büyük dedeleriniz kurtulanlardan değil. O patlama bilerek yapıldı. Bir grup insan kendi aralarında karar verdi ve hiçbir elektrik, iletişim, su olmadan ve yemeklerini kendileri yaparak yaşamak istediler. Dünya'yla iddiaya girdiler diyebiliriz. Tam bu seneye kadardı anlaşmaları. Sizin kamptakiler demişti ki, biz de kendimiz çocuklarımızı yetiştirip dünyanın teknolojisine herkesten çabuk yetişeceğiz. Ama gördüğünüz üzere... siz iddiayı kaybettiniz. Devlet de bunların suçunu sizden alıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayna
Science Fiction"Hepiniz burada nüfus azaltımı için bulunuyorsunuz." "Ne yani hepimizi öldürecek misiniz?" dedi sol taraftan bir çocuk. Adam güldü. "Hayır, size yaşamanız için son bir şans veriyoruz. Eğer karşınıza çıkan rakibinizi yenerseniz... yaşarsınız. Yenili...