Büyükçe bir nefes çektim ve tuttum. Kalbimin atışı ağzımdan duyulacaktı neredeyse. Ama rakibime göre ayarlamalıydım kendimi, biliyordum. Her an herkes çıkabilirdi. On dokuz kişiden biri... Sevdiklerim de buna dahil. Evet ağlama hissi yaratıyordu fakat her şey geçecekti... Her şekilde geçecekti. Ya kazanacaktım ya da bunu ölüm geçirecekti hepsini.
"April White. İlk çıkacak sizsiniz." dediğinde Cory'ye dönüp bakmaya korkmuştum. Biliyorum o benden daha kötü haldeydi. Her zaman duygularını benden daha çok dışa vurmuştur, o yüzden her an onun ne düşündüğünü yüzüne bakıp anlayabilirdiniz. "Bir adım öne çıkabilir misiniz?" Dedi. Hemen kendime geldim ve ilk sağ ayağımı titreyerek öne atarak çıktım. Diğer ayağımı da sertçe bastım ve omuzlarımı geri attım.
Arkamı dönüp bana bakan gözlerle tek tek göz göze gelirken sıra Cory'ye gelmişti. Fakat o gözlerini kapamış ve yüzünü yere çevirmişti. Hayır bunu yapmamalıydı, kendimi daha kötü hissediyordum. Derin bir nefes almaya çalıştım öksürme isteğimi bastırarak. Adama geri döndüm ve bana çapkınca bakan bakışlarıyla yakalandım. Beni baştan aşağıya sürdüğünde iğrenç bakışlarını görmemek için tekrar arkamı döndüm ve Bellamy'le göz göze geldim onun bakışlarından destek alırım diye.
O da çene kaslarını sıkmıştı, hem de çok... O kadar gergindiki kemiklerini kırabilirdi, hissedebiliyordum. Bana sakin olamamı istercesine bakarken başını aşağı yukarı bir defa kaldırıp indirdi. Ben de küçük hareketlerle başımı salladım dudaklarımı birbirine bastırırken. Onun gibi dişlerimi içeriden sıkarak ona baktım. Kaşlarımı kaldırdım beni buradan kurtarması için, fakat onun da elinden gelen bir şey yoktu. Hiçbirimizin yoktu.
Saçım arkadan, aşağıdan toplanmıştı fakat önüme düşen tutamlar rüzgarla beraber yüzüme çarpıyorlardı. Arkamda birleştirdiğim ellerimden bir tanesini yanağıma götürdüm ve saçımı geriye attım. Adama geri dönerken ellerini birleştirmiş keyifle gülüyordu. "Hadi senin ölümüne sebep olacak kişiyi de çekelim..." Dedi elini kağıtların içine daldırırken. Cory'nin içinden küfürler ettiğine emindim çünkü ben de şu an öyleydim.
Adam elini iyice kutunun içinde karıştırırken ben yere bakıyordum. Sadece rüzgar ve kağıtların birbirine sürterkenki sesi vardı. Öylece birkaç saniye bekledik. Sonsuz gibi gelen birkaç saniye. Son nefeslerimi aldım. En sonunda kağıtların sesi kesilince kaldırdım kafamı. Adam yavaşça kağıdı açarken nefesimi tuttum o an kalbimi durdurması için. Ama işe yaramadı.
"April'ın rakibi... Troy Criss."
"Siktir." Diye bir ses çıktı. Arkamı döndüğümde Cory'den geldiğini fark ettim. Susmalıydı. Konuşursa onların ne yapacağı belli değildi. Direkt rakibim yapabilir, onu da geç direkt öldürebilirlerdi. Ve ona karşı yarışmak istemiyordum. Yarışamazdım.
"Troy öne çıksın lütfen." dedi adam ve iki saniye sonra benimle aynı hizaya koyu, kıvırıcık saçlı bir çocuk adım attı. Çocuğa dikkatli bakınca anımsadım. Tasya'nın kuzeniydi. Tasya da Cory'nin eski sevgilisi. Evet, doğru ya... herkes birbiriyle bağlantılı. Yutkundum çocukla yarım saniyeliğine göz göze gelince.
Adam gülerek dudaklarını birbirine bastırdı. "Bakalım bakalım hanginiz ölecek... Sizi son bir veda için baş başa bırakıyorum. Süreniz gelince size engelinizi söyleyeceğim."
Hemen adımlarımı sol tarafa yönlendirecekken yanımdaki kızın bana sarılmasıyla öylece afalladım ve kaldım. Ona geri sarılırken Cory ve Bellamy de buraya geliyordu. "Başaracaksın..." Dedi kız benden ayrılırken. "Teşekkür ederim. Sen de öyle..."
Kız bana gülümsedikten sonra ayrıldı ve kendi arkadaşlarının yanına gitti. Cory'e bakınca yüzündeki rengin solduğunu gördüm. Bembeyazdı. Kim bilir ben ne haldeydim şu an? Keşke bir ayna olsaydı ve kendimi görebilseydim. "April, bırak senin yerine ben yarışayım. Böylece sen yaşarsın ve-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayna
Science Fiction"Hepiniz burada nüfus azaltımı için bulunuyorsunuz." "Ne yani hepimizi öldürecek misiniz?" dedi sol taraftan bir çocuk. Adam güldü. "Hayır, size yaşamanız için son bir şans veriyoruz. Eğer karşınıza çıkan rakibinizi yenerseniz... yaşarsınız. Yenili...