Sevinçle aynanın karşısına geçerken bütün mimiklerimi sildim ve kendimle burun burunayken incelemeye başladım. Hayranlıkla bir nefes verdim. Daha önce yüzümün nasıl bir şey olduğunu kendi ellerimle ya da başkalarının anlatmalarıyla birleştirmeye çalışırdım. Ama yanılmışım, ben... ben çok güzeldim. Tahmin ettiğimden de çok... Kendini beğenmişlik veya egoistlik değildi bu, bu an, bu his ve tahmin ettiğimden daha iyi görünür birisi çıkmam... çok güzeldi. Kendimi başkasının gözünden görmek hiç tahmin etmeyeceğim kadar büyüleyiciydi.
Herkesin ela diye anlattığı ama hiçbir zaman anlayamadığım gözlerimi inceledim. Elimdeki mumu biraz daha yaklaştırdım rahat görebilmek için. Kahverengiydi, fakat aralarında yeşiller de vardı ve tıpkı bir ağacın kökü gibi duruyordu yapısı. Saçlarımdan daha koyu ve uzun olan kirpiklerim sanki yukarı kıvrılmışlardı. Heyecandan mı bilmiyorum ama yanaklarım kızarmıştı. Kafamı biraz yan çevirip burnuma baktım. Neredeyse görünmeyen bir kemiğim vardı fakat yine de oradaki varlığını belli ediyordu. Dudaklarım ise düşündüğümden kalındı. Herkes dudağın yok diye dalga geçtikleri için artık çizgi olarak hayal etmeye başlamıştım. Koyu sarı saçlarımı alıp sol tarafıma attım.
Loş ışıkta biraz aynadan uzaklaşıp tüm yüzümü bir bütün olarak inceledim. Hepsi birbirini tamamlayan yapboz parçalı gibilerdi. Tek tek bakılınca anlamsız gelen, ama birleşince büyüleyen bir çeşitti bu.
Aynadan bana bakan Bellamy'le göz göze gelince dünyaya döndüm. Ona aynadan gülümserken onun da dudakları kıvrıldı. Odaklanmış, kendisi yerine beni izliyordu. Derin bir nefes aldı konuşmak için. "Göstermek istediğim şey buydu." dediğinde yanına ilerledim. Sarılmak istedim ama içten içe korktum ne tepki vereceğini bilmediğim için. O yüzden gözlerine bakmayı seçtim. Bana bu dünyadaki en güzel hediyeyi vermişti. "Hiç, bir gün ayna göreceğim aklıma gelmezdi. Teşekkür ederim." diyebildim sadece. Oysa demek istediğim çok şey vardı. Fakat dilimin ucuna gelip dışarı çıkanlar birtek bunlar olmuştu.
Benim yüzümde kocaman bir gülümseme varken onunkinde bir tebessüm vardı. Derin bir nefes alıp verdim huzurla. "Göstermek istediğim şey ayna değildi April." dedi ve omuzlarımdan hafifçe tutup aynaya dönmemi sağladı. Ben dönünce de ellerini benden ayırmadı. Hafif hareketlerle duruşumu dikleştirdim aynadan onun emin duruşuna bakarken. Onun gibi dik ve özgüvenli durmak istiyordum her an. Fakat kambur durup bir ezik gibi gözükmekten başka bir şey yapmıyordum.
"Ne kadar güzel olduğunu görmen için getirdim. Her zaman değilmiş gibi davranıyorsun fakat, çok güzelsin." kalbim ısınırken gülümsedim. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Kaşlarımı kaldırdım ve dudaklarımım ucuna ilk gelen kelimeyi nefesimden çıkan fısıltıyla söyledi. "Sen de çok güzelsin." diye çıktı ağzımdan büyük bir ciddiyetle. Aynadan ona bakarken sanki büyülenip de bunu söylemiş gibiydim. O da bunu dalga geçerek söylemediğimi biliyordu. O, her şeyiyle çok güzeldi. İkimize aynı anda baktım işlenmiş çerçeveli aynadan. Ben yüksekten düşüyordum...
Dudaklarının kenarı kıvrılırken aynadan göz göze geldik. Ardından ona döndüm ve sarılma hissiyle yanıp tutuştum. Fakat bunları yapacak daha çok zamanımız vardı. Bekleyebilirdik. Ama şunu biliyordum ki ona sarılmadan bile güvende hissedebiliyordum kendimi. Cory'den başka kimse bana bu duyguyu hissettirmemişti.
Bu sefer aynadan inceledim yüzünü. Çene hatları şu an sıkmadığı için o kadar da keskin durmuyorlardı. Genelde yutkunurken ve sinirlenince yapardı. Bazen de gözlerime bakıp bakışlarını kaçırınca... Dudaklarına baktım korkarak. Benimkilere göre kalın olan dudakları koyu renkliydi. Koyu pembenin hangi tonuydu, adı neydi bilmiyordum ama en güzeli onun dudaklarındaydı. Düz, kemiksiz burnu karanlıkta daha da beliren koyu çilleriyle kaplıydı. Gözlerine baktığımda göz göze gelmemle dudaklarımı araladım nefes alabilmek için. Mum ışığından dolayı siyah görünen gözlerinin rengi uzun, kıvrık kirpiklerini takip ediyordu. Saçlarının bir kısmı alnına düşmüştü ve kıvır kıvırdı. Tam olarak kıvırcık diyemezdim ama dağınıklığı dalgalı saçlarını kıvırcık kılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayna
Science Fiction"Hepiniz burada nüfus azaltımı için bulunuyorsunuz." "Ne yani hepimizi öldürecek misiniz?" dedi sol taraftan bir çocuk. Adam güldü. "Hayır, size yaşamanız için son bir şans veriyoruz. Eğer karşınıza çıkan rakibinizi yenerseniz... yaşarsınız. Yenili...