"Neyden bahsediyorsun?" diyerek bana doğru eğildi. Etrafta bizi dinleyen var mı diye baktıktan sonra emin olup yine bana çevirdi gözlerini. "Aaron'u..." yutkundum. "aşağı attıktan sonra Cory'i gördüm. Bir kayalığın üzerindeydi, yere çakılmadı. Sadece buradan on veya on beş metre aşağıda. Ve kafasını hareket ettirdi. Rüzgar ne kadar çok olsa da kafasını hareket ettirmesine yetmez." dedim umutla fısıldarken. "Yaşıyor olabilir." gözyaşlarım sessizce aktı.
Bellamy yanımdan ayrılıp uçurumun kenarından aşağıya bakınca ben de yanına ilerledim. İkimiz de ortamızda kalan direğe sıkıca tutunduk ve aşağı baktık. Evet... hala oradaydı. Gözleri kapalıydı fakat kaşları çatıktı. Canı yanıyordu. Gülümseyerek Bellamy'e döndüm. "Yaşıyor." dediğimde mutluluktan uçacaktım neredeyse. "Malcolm'a söylemeliyiz." dedi.
Hemen aramızda kadınlara temizlemeleri için emir veren Malcolm'un yanına ilerledik. O ise elleri belinde yüzünü ekşitmiş yere bakıyordu. O kadar kan dökülmüştü ki temizlenmesi çok zaman alacağa benziyordu. "Malcolm seninle bir şey konuşmalıyız." dedim ve karşısında durdum. Bellamy de hemen yanımda duruyordu. "Dinliyorum." dedi başını kaldırıp.
"Az önce aşağı düşen Cory, arkadaşım. Yaşıyor." dediğimde kaşlarını çattı. "Bu imkansız."
"Biz de böyle düşündük fakat öyle değil." Diyerek Bellamy söze girdi. Ben de onu izlemeye başladım. "Yaklaşık on beş metre aşağıda bir kayanın üzerine düşmüş. Kayalık düz olduğu için onun üzerine çakılmış. Ve kafasını oynatıyor." bir süre düşündü Malcolm.
"Biraz bekleyin, yaşıyorsa da ölecektir." dedi elini umursamıyormuş gibi sallarken. "Ama yaşıyor. Onu oradan gidip kurtarmam lazım."
"Az önce o öldü diye diğer çocuğu katlettiğinin farkında mısın?" dedi ciddi bir yüzle. Gözlerini kısarak bana baktı. Yutkundum ve başımı dikleştirdim. "Sen bana öldürürse diye değil, dokunursa diye o silahı vermiştin. Ve dokundu, ben bana verdiğin görevi yaptım. Beni birisini öldürdüm diye cezalandıramazsın. Şimdi sana da diyorum ki, arkadaşım yaşıyor ve onu gidip alacağım." Öyle iğneleyici bir tavırla konuşmuştum ki kendimi dışarıdan izleyen ruhum bile soğumuştu.
"Tamam, git arkadaşını al. Fakat bir şartla." dediğinde ağzımı hemen kabul demek için açacakken söze girdi. "Geldiğinizde benim istediğim şeyi yapacaksın sarışın. İtiraz edersen ne olacağını biliyorsun."
"Kabul." dediğimde Bellamy'e baktım ve beraber Malcolm'un yanından ayrılacağımız ilk adımı attım. "Tek gidiyorsun." diye Malcolm arkamdan bağırdı. Adımlarımı durdurmadan ilerlerken Bellamy ikilemişti. "Hayır, o da geliyor." diye bağırdım sesimi duyması için.
"Kaçarsanız buradaki herkesi ölmüş bil." dediğinde umursamadan adımlarımı sertçe atmaya başladım. Bellamy yanıma yetiştiğinde koşulan, düzlük alandan çıkmış ve inecek düzgün bir yer arıyorduk. Alandan biraz daha uzaklaştık hiç konuşmadan. Mutlaka inilecek bir yer olmalıydı.
Biraz daha ilerledik konuşmadan. Fakat bu sessizlik beni öldürüyordu. "Ben katil olmak istemedim Bellamy." dedim durarak. O da benden birkaç adım ötede durdu ve bana döndü. Ağır adımlarla yanıma gelirken nefesimi düzeltmeye çalışıyordum. "Yarış alanında yaptığımız şeyler bizi katil yapmaz. Tasya'ya dediğin gibi 'zorunda bırakıldın.' Benim endişelenmenin sebebi bu duruma alışman. Çünkü alışınca bağımlılık gibi tüm vücudunu sarıyor."
"Kendimi iyi hissetmedim yaparken. Ama pişman değilim." derin bir nefes aldım. "Bu beni bağımlı yapar mı?" dedim üzülerek bakışlarımı gözlerine çevirirken. Dudaklarını birbirine bastırdı. "Aaron yaptıklarından sonra pişmanlık duymadı. Sen de ona yaptıktan sonra duymamalısın zaten. Herkesi ölmekten beter etti o." omuzlarımı indirdim nefes vererek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayna
Science Fiction"Hepiniz burada nüfus azaltımı için bulunuyorsunuz." "Ne yani hepimizi öldürecek misiniz?" dedi sol taraftan bir çocuk. Adam güldü. "Hayır, size yaşamanız için son bir şans veriyoruz. Eğer karşınıza çıkan rakibinizi yenerseniz... yaşarsınız. Yenili...