"Kendimi iyi hissetmiyorum." dedi Cory yattığı gözünü bile açmadan konuşurken. Elimi yüzüne götürdüğümde yandığını hissettim. Dişlerimi sıkarken zorla yutkundum. "Çok ateşin var. Sana ilaç almam lazım."
"Neyle alacaksın? Olmayan malzemelerimizle mi?" dedi. Dudaklarımı birbirime bastırırken elimi yüzünden çektim. Çadırın içine bakınca sadece kitaplarım ve battaniyemin olduğunu gördüm. Diğer yanımda da su şişem vardı. Derin bir nefes alıp verdim ve çadırdan çıktım. John ve Mike kapının önüne oturmuşlar beni bekliyorlardı. Meraklı gözlerle bana baktıklarında yanlarına çöktüm. "Ateşi var. İlaç almamız lazım."
"Takas için malzemeniz var mı?" dediğinde Mike başımı salladım. "Ben bir şey bulurum." Dudaklarımı birbirine bastırırken önümüzden geçen Aaron ve arkadaşlarına kaşımın altından baktım. O kadar rahat ve güveni yerindeydi ki... İnsanın ona bakınca tüm sinirleri hopluyordu.
"Hala nasıl bir ceza almadı anlayamıyorum." Dedi John dişlerinin arasından. Ben de dişlerimi sıktım sanki bir ava bakıyormuşum gibi. "Hayatında sadece o iki arkadaşı kaldı. O kaybetmeye başladı bile. Geçen Emilie'den bir şey istedi ve Emilie de onu kovdu. Öyle bir küçük düşürdüki yüzünü görmeliydiniz." dediğimde güldüler.
"En azından artık kimseye bulaşmıyor. Dersini aldı." dedi Mike elindeki sopayı çevirirken. "Ya da ortalığın yatışmasını bekliyor tekrar yapmak için." dediğinde John sinirle tişörtü üzerine dar geliyormuş gibi boynunun altından çekti ve bollaştırdı. Kaslı kolu üzerine güneş vurunca daha da öne çıkıyordu koyu teniyle. Koyu kahve saçları kızıl gözleriyle tam bir katil izlenimi veriyordu insana. Ama tanıdığım en iyi kalpli insanlardan biriydi.
"Neyse, siz gidin. Bu konu daha da uzarsa siz kalkıp çocuğu öldüreceksiniz...İşinizden yarım kalmayın, ben bir şey olursa seslenirim." dedim. "April emin misin? İstersen ilaçları biz gidip alabiliriz." dedi John. Göz devirdim. "Kendi başımın çaresine bakacak kadar büyüdüm John. Aklınız kalmasın."
"İyi tamam o zaman. Yine ukalalığa başlayacak, biz gidelim." dedi Mike sapsarı saçlarını geriye atarken. Zayıf vücuduyla ayağa kalkarken hala nasıl öyle bir vücutla avcıların sporunu kaldırıyordu diye düşündüm. Ardından yaptığı espiriye gülerek ulaşabildiğim en yakın bacağına vurdum. "Hadi görüşürüz." dedi John. Onlara gülümsedikten sonra yanımdan ayrıldılar.
Stres içinde nefes vererek çadıra girdim. Cory battaniyesine bu sıcakta bile kışın en soğuk günündeymiş gibi sarılıyordu. Vücudunun nasıl kırıldığını tahmin edebiliyordum. Küçükken ben de çok hasta olurdum ve o bana bakardı. Şimdi de benim ona bakmam lazımdı...
"April... bana senin battaniyeni de verir misin? Çok üşüyorum." hemen battaniyemi üzerine sererken ona da sıkıca sarıldı. Bunun iyi olmadığını biliyordum ama ilaç bulana kadar onu sıcak tutmam lazımdı yoksa daha da kötü olurdu. "Tamam, sen burada dur tamam mı? Ben birazdan geleceğim. Bir şey istiyor musun?" dediğinde bıkkınla gözlerini araladı.
"Sen yanımdasın o yüzden tek bir eksiklik kalıyor." dedi tavana bakarken. Kaşlarımı kaldırdım üzülerek. İkimiz de derin bir nefes aldık. Başımı salladım cevabını bilerek. Tasya... onu istiyordu. Fiziksel olarak iyileştirmese de içini iyileştirecek şu an birtek oydu. "Beni çok özleme yokken." dedim elimle saçlarıyla oynadıktan sonra. Dudağında kırık bir gülümseme görünce ben de tebessüm ettim. Derisinden saçlarına yayılan sıcaklık ellerimi yakmıştı. Arkamı dönüp su şişemi aldım ve tişörtümün altından bir kısmını yırttım. Ardından suyu kumaşın üzerine döktüm ve yavaşça alnıma koydum.
Korkarak kaşlarını çattıktan sonra ne olduğunu anladı ve mimiklerini gevşetti. Ona son kez baktıktan sonra kitaplarımdan en güzelini ve metal şu şişemi alıp çıktım. Böyle bir hayatta metal bir şişe nereden buldun diye düşüyorsan doğru, metal şişeyi kim yaptı? İşte onu ben de bilmiyorum. Hayatta kalan son insanlardan bu kampımız oluşmuştu ve aramalara çıktıklarında sığınaklardan bu şişeleri bulmuşlardı. Çok fazla yoktu... benim elime nasıl geçti onu bile hatırlamıyordum. Ama doktora onu verirsem işe yarayacağından emindim. Geçen sene onunla beraber yere düştüğüm için bir yerinde minik bir çöküntü vardı ama uzaktan bakan birisi göremeyecek kadar küçüktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayna
Science Fiction"Hepiniz burada nüfus azaltımı için bulunuyorsunuz." "Ne yani hepimizi öldürecek misiniz?" dedi sol taraftan bir çocuk. Adam güldü. "Hayır, size yaşamanız için son bir şans veriyoruz. Eğer karşınıza çıkan rakibinizi yenerseniz... yaşarsınız. Yenili...