"Hadi uyan doğum günü çocuğu." diye bir sesle irkilip gözlerimi araladığımda yanımda dizlerinin üzerine oturmuş Cory'le karşılaştım. Bir elinde bir şey tutuyordu ve diğer eliyle de onu kapamıştı. "Daha saat çok erken." dedim uykulu bir şekilde homurdanarak. Tüm gece ayakta kalmıştık ve geç uyuduğumuz için uykumu alamamıştım. "Bizi uzun bir gün bekliyor, hadi kalk."
Uzunca gerindim kollarımı geriye atıp. Ardından başımı kaldırdım ve elinde tuttuğu şeyi görmeye çalıştım fakat görünmüyordu. Oturur pozisyona geçtim ve üzerimdeki battaniyeyi attım. Bana gülümseyerek bakarken gözleri kısılmıştı. Elini açtığında ise küçük bir dal parçasının ucunun yandığını gördüm. Ateşi az da olsa yanıyordu. "Sen delisin. Çadıra ateş sokmaman gerektiğini bilmiyor musun? Yanabiliriz."
"Hemen üflersen yanmayız." dedi ve biraz daha yaklaştırdı. Dudaklarımı bastırarak gülümsedim ve saçlarımı arkaya attım tek elimde. Tam üfleyecektim ki diğer eliyle durdurdu. "Dur, ne dileyeceksin?" sinirle gülerken düşündüm ve karar verdim. "Hiç ayrılmamamızı diliyorum." tam üflemeye gidecekken bu sefer dalı önümden çekti. "Hadi ama her sene aynı şeyi diliyorsun, artık ne olursa olsun ayrılmayacağız. Başka bir şey dile." göz devirdim. Ondan başka istediğim bir şey yoktu, hep yanımdaydı.
Ama düşündüm. Baş ucumda yanıma koyduğum romana baktım. Ardından derin bir nefes aldım. "Tamam." dediğimde yalancı mumu tekrar yaklaştırdı. Eğildim ve mumu üflemeden dudaklarımı ıslattım. "Aşık olmayı diliyorum. Kötü ya da iyi." ve mumu üfledim. Yavaşça sönerken derin bir nefes aldım dumanının kokusuyla.
"17. yaşın kutlu olsun."
"Ee, benim için ne planlar hazırladın?" dedim kampın içinde yürürken. "Bizimkileri toplayayım diyorum. Miller'a gideriz. Zaten başka ne yapacağız öyle değil mi?" dedi kolunu omzuma dayarken. Gülümsedim. "İyi bir plana benziyor."
"Tasya ve Meredith'i çağırsam kızmazsın değil mi?" dediğinde kahkaha attım. "O kadar kötü mü bir izlenim veriyorum ben? Ayrıca ikisini de seviyorum. Ama senin kadar yakın olmamı bekleme tabii."
"Olamazsın zaten." dediğinde eliyle başımın üzerine bastırdı. Gülerek çekilirken az kalsın birisine çarpıyordum. Hemen çekilince çarpacağım çocukla göz göze geldim. Dudaklarını birbirine bastırıp başını salladığında yanımdan çekilip yoluna devam etmişti. Çocuğun kirpikleri tıpkı Cory'nin beni küçükken ağlattığı gündeki gördüğüm çocuğunki gibiydi. Belkide oydu...
"Bir gün böyle birisine çarpacaksın ve kavga çıkacak." dedi keyifle. "Hey, başıma bastıran sendin. Burada dayak yiyecek varsa sensin." O da güldüğünde ileride Tasyaları gördük ve yanlarına ilerledik. Onları da aldıktan sonra Cory diğerlerine de haber verdi ve Miller nehrine doğru ilerlemeye başladık.
Arada bazıları koşarak gitmişlerdi hemen suya atlayabilmek için. Ben ise yavaş yürümeyi sevdiğim için en arkalarındaydım. Cory ve Tasya da yalnız kalmamam için yanımdan yürüyordular. Ama Cory habire dönüp Tasya'yı öptüğü için yalnız olmayı yeğlerdim. Her onu öptüğünde gözlerimi devirmekten artık ağrımaya başlamışlardı.
Vardığımızda hemen üzerimdekileri çıkartıp suya ayaklarımı soktum. Ayaklarım buz gibi suyla beni şoka sokarken derin nefesler alıp vermeye başladım. "Hadi April. O kadar da soğuk değil." dedi Mike yanımdan geçip suyun derinlerine ilerlerken. Stresle gülümsedim ve ellerimi belime koydum. "Sen öyle san. Ben senin gibi alışık değilim."
"İşin sırrı suya girmeden ıslanmakta." dediği anda ne yapacağını anlayıp geriye adım atsam da kaçamamıştım. Bana su atmaya başlayınca refleks olarak birkaç adım daha geriye kaçtım. Diğer yandan John da su atmaya başlayınca hemen onların etrafından koşup kendimi suya atmıştım daha da ıslanmadan.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayna
Science Fiction"Hepiniz burada nüfus azaltımı için bulunuyorsunuz." "Ne yani hepimizi öldürecek misiniz?" dedi sol taraftan bir çocuk. Adam güldü. "Hayır, size yaşamanız için son bir şans veriyoruz. Eğer karşınıza çıkan rakibinizi yenerseniz... yaşarsınız. Yenili...