Nöbet

18 2 0
                                    

Beraber koşarken hava kararmaya başladığı için soğuyan hava yüzümü ısırıyordu hafifçe. Her koştuğumda özgür hissederdim. Bir yere bağlı olmadan, sonsuza kadar koşabilirdim gibi hissediyordum. Tabii bunun cezası yorulmaktı. Tüm kasların ağrıması, halsizlik... Ama değiyordu.

O beni geçerken biraz daha hızlanmaya çalıştım. Fakat o kadar hızlı koşuyordu ki yetişmem mümkün değildi. Her gün koşmaktan kasları çok gelişmiş olmalıydı.

Girişe yaklaşırken adımlarını yavaşlattı ve durdu. Kapıya on metre vardı önümüzde. Ve çaprazında duruyorduk, yani bizi kapıdaki görevliler göremiyordu. Ben de onun durduğunu görünce adımlarımı yavaşlattım ve onun yanına vardım. Nefes nefese birbirimize bakarken ellerini beline koydu ve soluklanmaya başladı. Ben de biraz eğilip ellerimi bacaklarıma koydum. "Avcılığa çok uygun olduğunu daha önce söylemişler miydi?" Gülümsedi dediğime karşı.

"Hadi ama, sen de fena sayılmazsın. Aramızda o kadar da fark yoktu, ki ben antremanlıyım." sırtımı dikleştirirken ona döndüm. Dudaklarımı bastırarak gülümsediğimde elimi saçlarımdan geçirdim ve geriye attım. "Ağlamam belli olmuyor değil mi?" Yüzüme dikkatle baktı keyifli bir şekilde.

"Gözlerinin altını silersen gidecektir." dediğinde hemen ellerimle sildim ve ona gülümseyerek döndüm. "İşte şimdi oldu." dediğinde güldük. Girişe doğru ağır adımlarla ilerlerken arada önümüzden geçenlerin bize yan gözle baktığını gördüm. Kimseye çaktırmadan derin bir nefes aldım ve verdim. İlgi odağı olmaktan nefret ediyordum. Onlara bakmadan Bellamy'e döndüm ve göz göze geldik. "Teşekkür ederim, buraya kadar getirdin." derken ikimiz de kamp alanına ayak bastık. "Zevkle."

Bizi gören Cory yanımıza hızla gelirken kötü bir şey olmuş gibi heyecanlıydı. İçimi kötü hisler kaplarken tüm güler yüzüm gitti ve onun hızlı adımlarını izledim. "April, ne olduğuna inanamayacaksın." İçim korkuyla kaplandı. Lütfen kötü bir şey olmasın, lütfen...

"Tasya... bu akşam, benimle konuşmak istiyormuş." dediğinde şoka girdim. Oysa ben neler hayal etmiştim. Ona şok ve bembeyaz bir suratla bakarken kaşlarını çattı. "April niye öyle bakıyorsun?" dediğinde ona vurdum.

"Sen delirdin mi?! Aklıma neler geldi, kalbime indirecektin." dedim her kelimemde ona vururken. Pişman bir suratla bana bakınca sinirimi boşaltmak için iki kere daha vurdum. Bellamy arkamda gülmeye başlarken üzerimi silktim ve bir adım geriye gelip yanında durdum. "Tamam, özür dilerim. O heyecanla seni de görünce ne yapacağımı bilemedim."

Kaşlarımı çatarak göz devirdim. Bellamy'e döndüğümde bize değil de başka tarafa baktığını görünce onu inceledim. Ardından baktığı yere gördüğümde arkadaşlarının onun çağırdığını fark ettim. Dilimi damağıma yapıştırıp sıkarken bize dönmesiyle göz göze geldik. "Ben bizimkilerin yanına gitsem iyi olur, akşam görüşürüz." dedi ve eliyle sırtıma hafifçe dokundu. İçime garip bir his serpilirken Cory'e de başını salladı ve yanımızdan ayrıldı. "Görüşürüz."

Kaşları çatık bana döndü. Benim kaşlarım ise Bellamy'nin dokunmasından sonra gevşeyip normal halini almıştı. "O neydi öyle?" dediğinde sinirle ona bir adım yaklaştım. "Benden hesap sorma, hala sinirliyim." dediğimde ofladı. "Peki tamam, özür dilerim. Daha ne kadar uzatacaksın."

"İki dakika falan belki..." Dediğimde yarım ağız gülümsedi. Ben de gülümsememeye çalışıp ona bakarken dayanamayıp gülümsedim ve yanından geçip çadıra doğru ilerledim. Adımlarımı takip edip beni yakalarken konuşmaya başladı. "Neyse yani, Tasya... konuşmak istedi. Ne düşünüyorsun?"

"Bence güzel bir şey bu. Demek ki korkularını atıyor artık. Ki, seni zaten ne kadar sevdiğini bildiğim için bunun daha da uzayacağını düşünmüyorum." dedim. Sevinçle gülümsedi. "Çok heyecanlıyım." Adımlarımı yavaşlatıp onu süzdüm sahte eleştirici bir tavırla . "Belli oluyor."

AynaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin