Bellamy

24 2 1
                                    

Kendi kurşunumu kendime sıkmıştım sanki. Kalbimin sıkıştığını hissederken ona baktım. Bekliyormuş gibiydi, önceden hissetmiş gibi... ya da güçlü durmaya çalışıyordu. Başını dikleştirdi ve çenesini sıktı bir adım öne çıkarken. Bana bakmıyordu, onunla göz göze gelmeye de korktuğumu biliyor olmalıydı. Yaptığıma bak! Daha onca isim varken, gittim onun ismini çektim. Karşısındaki rakip en güçlülerden biriydi, onu bitmeyen bir kuyuya atmaktan korkuyordum. Oysaki atmıştım. Şimdi o kuyudan kim sağ çıkacak hiçbir fikrim yoktu.

Attığı o adamı yere sağlamca basarken rakibine yan gözle baktı. Lütfen bu gerçek olmasın. Lütfen bu rüyadan uyanayım ve dün geceki o büyülü masala döneyim. Beraber gerekirse kaçalım ve orada ölelim, burada değil.

O imrendiğim duruşuna belkide son kez baktım. Ayakları omuz genişliğinde açık, elleri arkada birbirinin üstüne gelecek şekilde birleşmiş. Çenesi kasılı ve başı dik... Onun gibi durmaya çalıştım ama ellerim sanki tuttuğum kağıtla bağlanmıştı. Kaçamıyordum.

İkisi de avcıydı ve hızlı koşuyorlardı... Kendilerine karşı yarışmaları gibi bir şeydi. Ama herkes kendini yenecek kapasitedeydi artık. Kimin kazanıp kimim öleceği belli olmuyordu. Ben öylece onlara bakarken ne kadar geçtiğini bilmiyordum bile. Malcolm yanıma gelip; "Son vedalarınızı edebilirsiniz." Dediğinde kendime geldim irkilerek ve ayaklarım titreye titreye ona doğru koştum. Yere yapışık kalacaktım midemdeki sancılardan adeta. Nefesim karnıma vurarak geçiyordu vücudumdan.

Ellerini arkada birleştirmiş hala önüne bakarken umursamadan boynuna atladım. Birkaç adım geriye doğru savrulurken hiçbir şey yapmadı. Gözümden yaşlar gelmeye başlarken fısıldadım. "Özür dilerim." Ellerini hızla arkadan çekti ve bedenimi sardı. Bu son olsun istemiyordum. "Senin suçun yok." dedi boğuk sesiyle. Onun da korktuğu an gelmişti ve yumrular boğazına dizilmişti. Sanki korkusunu geçirebilecekmişim gibi sıktım onu. Sanki içime sokup saklayabilecekmişim gibi...

Burnumu çekerek ondan ayrıldım ve yüzüne baktım. Elini yanağıma koydu biraz saçımı da alıp. "Şimdi kaçmak için kötü bir zaman sanırım." dediğinde sinirle güldüm. Acı içinde gülerken gözümden bir yaş yanaklarıma düştü. "Keşke kaçsaydık..." Dedim pişmanlıkla.

"Onlardan kaçmamıza imkan yoktu. Ayağa kalktığımız an yine vurulacak ve buraya getirilecektik." dediğinde sustum. Bir şey diyemedim. Dudaklarımı nefes almamak için sertçe birbirlerine bastırdım. Gözlerimin dolmaması için çok büyük çaba gösteriyordum. Onun karşısında güçlü olmak istiyordum beni az önce gördüğü gibi. Her şeye ağlayan bir kız olarak değil.

"April... eğer ölürsem, üzülmeni istemiyorum tamam mı?"

"Öyle bir şey olmayacak." dedim ciddiyetle. O başaracaktı. "Olabilir, kendini her şeye hazırlamanı istiyorum." dedi yüzümü tutup. Ama ben onu dinlemeden derin bir nefes aldım ve sözüme girdim.

"Eğer bir şey olacak olursa Bellamy. Benim sana uzun zamandır söylemek istediğim bir şey var. Ben-" dudağımdan o içimde tuttuğum kelimeleri dökecekken elini yanağıma koydu ve az önce akan tek yaşımı sildi ve dudaklarını araladı. "Hayır April. Söylemeni istemiyorum." dedi gözlerini suratımdan çekerken. Bana bakmıyordu. Elini de yavaşça çekmişti yüzümden. "Neden?" dedim ağlak olan sesimi normal çıkarmaya çalışırken. "Çünkü bir şeyi sesli şekilde itiraf edersen gerçek olur ve yaşayamazsam eğer, tüm gerçeklik sana kalır." dedi ağır ağır konuşurken. "Sana bunu yapmak istemiyorum."

"Gerçek olması için sesli ifade etmeme gerek yok." dedim ve sırtımı dikleştirdim karşısında. Sertçe yutkunmamı ona çaktırmamaya çalıştım. Umutla gözlerime bakarken ben de benimkileri çekmedim. En derinine baktım gözlerinin. Ya ölürse düşüncesi beynime oturdu bir anda. Gözümden akan yaşla kafamı öne eğdim. Kafamı kaldırdığımda hala gözlerime bakıyordu. Öylece baktık birbirimize, belki saliseler sürdü ama... şu an bizim için zaman durmuştu. Saçlarımı yüzüme getiren rüzgar, hızla atan kalplerimiz... hepsi.

AynaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin