Sürahi

13 1 0
                                    

Kollarımı kaldırıp Bellamy'i tuttuğumda sanki rüyamdaki gibi terlemeye başlamıştım. Yüzü omzumun girintisindeydi. Kalbim o kadar hızlı atmaya başlamıştıki nefesini hissedemiyordum. Başım yine tavana bakıyordu. İçimden ağlamak gelirken bacaklarımı kendime çekme isteği içimden gitmedi ama canımın acısından bunu yapamadım. Tüm vücudum buz kesilmişti. "Bellamy! Bellamy?" diye bağırmaya başladığımda kendi ruhum bile beni karşıdan izlerken bu halimden korkmuştu.

Bellamy başını kaldırıp bana bakarken ağlamış gözlerimle buluştu. Olduğum yerde titrerken ellerimle yüzünü tuttum. Ardından başımı biraz daha kaldırıp sırtına baktığımda hiçbir yaranın olmadığını gördüm. "Silah? Sen.." dedim kekeleyerek. "Sakin ol... İyiyim... Seni siperlemeye çalışıyordum." İçime rahatlama gelirken derin nefesler alıp verdim. Bu halime benden çok korkarken üzerini gösterdi iyi olduğunu iyice anlamam için. Başımı salladıktan sonra sırtımı dikleştirdim ve oturur pozisyona geçtim. Onu kendime çekip sarılırken son gücümle sıktım ve başımı omzuna gömdüm. O nazikçe saçlarımı okşarken kokusunu içime çekiyordum.

"O silah sesi nereden geldi?" diye aklıma gelen ilk soruyla ondan ayrılırken kapıdan gelen sesle ikimiz de başımızı oraya döndük. Benjamin, elinde büyükçe bir silahla içeri girdi şaşkın bir halle. "Çalışıyor mu diye bakmak istemiştim. Korktuysanız özür dilerim." dedi o da korkmuş bir yüzle. İçim bir yandan rahatlarken kaşlarımı çattım. "Gecenin bu saatinde mi yapmak istedin? Cidden mi? Bugünden sonra hemde." dedim sinirle. O bana mahçupça bakarken derin aldığım nefesi verdim. "Tekrardan kusura bakmayın." dediğinde başımı salladım ve gülümsedim sakinleşerek.

Benjamin bize başını salladıktan sonra evden çıktı ve adımlarını dışarıda yanan ateşin yanına ilerletti. Bellamy'e döndüğümde kastığım omuzlarımı saldım ve indirdim. Ona bakmadan ellerime döndüm. Ellerimle oynarken derin bir nefes alıp verdim. "Vuruldun sandım." Dedim başımı kaldırmadan. Ondan cevap gelmeyince cesaretle başımı kaldırdım. Dudağının bir tarafı kıvrılmış ve beni izliyordu. "Gülme... gerçekten korktum." dediğimde sırıtışı gülümsemeye çevrildi. Ben de sinir bozukluğuyla güldüm ve başımı etrafa çevirdim.

Kızıl saçlı kadın içeriye girerken sırtımı kimse fark etmeden yavaşça dikleştirdim. İçimdeki mermiyi çıkardıkları masaya bir şey koyduktan sonra buraya doğru ilerledi. "Uyandın mı? Daha uyuman gerekiyor..." Dediğinde ellerimi yüzümden geçirdim. "Silah sesinden sonra, uyanmamak elde değildi." dediğimde başını salladı dudağında bir tebessümle.

"Uyandıysan bunu içmen gerekiyor." dedi elinde hazırladığı bir kase suyu tutarken. İçindeki bitkiler ona bir renk vermişti ama mumlar, rengini kahverengi gibi gösteriyordu. Bize doğru ilerlerken Bellamy'e baktı. "Aşık çocuğu da biraz nöbete göndermemiz gerekiyor." dediğinde keyifle Bellamy'e döndüm. Utanarak başını yere eğdi ve gülümsedi. Bana döndüğünde başını salladı, ben de ona aynı şeyi yaptığımda ayağa kalktı ve koltuktaki ceketini alıp evden çıktı.

Kadın yanıma otururken üzerimdeki battaniyeyi düzelttim. "Nasıl hissediyorsun?" dediğinde derin bir nefes aldım ve bacağıma çevirdim gözlerimi. Şu anda üzerinde battaniye olduğu için bir şey göremesem de baktım. "Hala biraz acıyor ama çoktan iyidir... Tekrar, teşekkür ederim." dedim başımı sağa yatırarak. "Burada biraz genç kana ihtiyacımız vardı, en sevilenini öldürmek de onları öldürmek gibi olurdu." dedi gülümseyerek. Ben de gülerken elinde tuttuğu tası bana uzattı. "Bu biraz daha acını dindirecektir, artık teşekkür istemiyorum." dediğinde gülümsedim ve elinden tası aldım.

"Herkes kötü durumda diye bugün neler olduğunu soramadım ama, Amanda duymak için sabırsızlanıyor." başımı salladı. "Oldukça garip bir durum, duyunca da şoka gireceğine eminim." dedim ve tastaki sudan bir yudum aldım. Hafif ekşili ve acılı bir tattaydı.

AynaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin