Boş olduğunu zaten bildiğim su mataramı dramatik bir hareketle salladıktan heybeme geri koydum. Hem bacaklarımı çalıştırmak hem de biraz su almak için yürüyüşe çıkmam gerekiyordu. Mağaranın sert zemininde oturmak, bütün eklemlerimin uyuşmasına sebep oluyordu. Uyku postu yapabileceğim kadar büyük bir av için ne uygun silahlarım, ne de gücüm olmuştu. Tek yapabileceğim sıklıkla hareket edip, kan dolaşımımı normal akışına döndürmekti.
Mağaranın girişine vardığımda, bir rutin olarak gözlerimi kıstım. Karanlık kuytulardan, tekrar gün ışığına çıkmıştım. Hafifçe esen rüzgar, manzaramı süsleyen uzak ormanların kokusunu burnuma kadar getirmişti. Artık ruhuma mesken edinmiş kederim, zaman zaman çevremdeki güzellikleri görmeme izin veriyordu. Elim, istemsizce belimdeki bıçağı yokladı. Ustam da buranın manzarasını takdir ederdi. Nede olsa kolcuların hamuru arazide yoğurulurdu. Bir defa böyle hırçın ve vahşi bir hayata alışınca, şehirdeki kalabalık son derece boğucu ve tek düze gelirdi.
Keşfettiğim su kaynağına doğru yol alırken Murnasil 'de yaşadıklarımı düşündüm. Büyük şehirdeki hayat benim için o kadar da sıkıcı olmamıştı. Bunda yaşadığım maceraların da payı büyüktü. Üstelik o kalabalık içerisinde, aklımdan bir türlü çıkmayan bir kaç insanla da tanışmıştım. Kesinlikle şehir yaşamı yerine şu andaki hayatımı tercih ederdim, fakat Murnasil 'deki bir kaç şeye de öykünmüyor değildim. Valeria ile olan fayton gezilerimizi, kızın gülümseyişini, bir de rahat yatakları.
Başımı iki yana sallayarak düşüncelerimi dağıttım. Böyle keskin taşlar ile bezeli yerlerde yürürken, insanın güzel kızları hayal etmesi başına ciddi sorunlar açabilirdi. Adımlarımı bir korucu gibi atmalıydım. Karnım aç olmayabilirdi ama kolay bir av fırsatını kaçırmak gibi bir lüksüm de yoktu. Yolculuğumu hafif adımlar ile sürdürüp, gözlerimi dört açmaya gayret ettim.
Böyle alanlarda avlanmak, orman içinden çok daha zordu. Bedenini gizleyecek kalın gövdeli ağaçlar yoktu. Gözüne kestirdiğin av, gelişini çok uzaktan fark edebilirdi. Bu gibi dezavantajlar yüzünden sayısız gece aç yatmıştım. Yine de uzun mesafeden fırlatabildiğim, gittikçe körelmeye yüz tutmuş bıçağım şansımı yükselten bir faktördü. Yol boyunca zaman zaman durup, biley taşı olarak kullanabileceğim yassı bir nehir taşı da arıyordum. Eğer ustam bıçağımı bunca zamandır bakımdan uzak tuttuğumu görseydi, ceza olarak bana eğitim halatıyla binlerce düğüm attırırdı.
Kendimi iyice salmıştım. Belki bütün bir krallığı kurtaramazdım ama en azından ustamın anısına saygısızlık yapmayı bırakıp, kendimi biraz toparlayabilirdim. Bütün hayatım boyunca yaz mevsiminden başka bir şey yaşamadıysam bile, aslında kış çoktan gelmişti. Günler oldukça kısaydı. İşlerimi halletmek, avlanmak için uzun bir vaktim yoktu. Bu yüzden bir çok işi aynı anda yapıp, zaman kazanmam gerekiyordu.
Bastığımda, ayağımın altında oynayan pürüzsüz taşı incelemek üzere ayağımı kaldırıp yere çöktüm. Kırık bir kumtaşıydı bu. Üstündeki ince taneli pütürler ile gayet iş görür cinstendi. Hafif taşı yerden alıp, altına yapışmış tozu toprağı gelişi güzel temizledim ve heybeme attım. Hemen bir kaç adım ilerisinde duran yuvarlak, ağır graniti de gözüme kestirip, aynı savsak temizlik işlemini uygulamadım. En azından günlük hedeflerimden birini şimdiden tamamlamıştım. Sırada su ve akşam yemeği kalmıştı...
Doğal su kuyusuna az bir mesafe kala adımlarımdaki bütün telaşı söndürdüm. Artık mutlak bir sessizlik içinde hareket edip, su içmeye gelen avlaklar ile şansımı denemek istiyordum. Hala eski formumda değildim, fakat yeterince hafif yürüdüğümden emindim. Kuyu görüş açıma girdiğinde, usulca taşlar ile kaplı zemine oturdum. Ortada bana siper olabilecek kadar büyük hiç bir şey yoktu. Tamamen açıktaydım. En azından üzerimdeki kül rengi tunik, zemini kaplayan kayaçlar içerisinde sırıtmıyordu. Tek gizlenme şansım hareketsiz bir kaya olmaktı. Daha önce böyle tunikler içerisinde patates çuvalı takliti yapmakta üzerime yoktu. Bu işi kıvırabileceğimden emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDER RUH 2. KİTAP
FantasyMarver kendini, Dirastya 'nın tamamına yayılan bir isyanın ortasında bulacaktır. Yerel halk saraydan hesap sorarken, Marver hem güçlerini kontrol etmenin bir yolunu bulmak, hem de kaderin ona çizdiği rolü oynamak zorunda kalacaktır. Savaşı, aşkı, ih...