Bölüm 20: Örümcek Ağı

432 83 12
                                    

Dört gündür Nehiryeli dışındaki kampta kalıyorduk. İlk günlerde pek bir yere kıpırdayabilecek durumda değildim. Enerjim oldukça düşüktü. Sık sık burnumdan sızan kan ile, kampı paylaştığım arkadaşlarımı endişelendirip duruyordum. Kasabadan temin ettikleri sınırlı malzemeler ile, bana ellerinden geldiğince iyi bakıyorlardı. Öte yandan kasabalının bana olan bakışlarında herhangi bir değişiklik olmamıştı.


Daha korunaklı bir yerde istirahat etmem için, Bay Mila ile Digar defalarca konuşmuş olsa da, halk, köyün merkezindeki han içerisinde kalmama razı olmamıştı. Pelen köyü sakinlerinin, tüm köyün nasıl yıkıldığı ile ilgili anlattıkları ise, bu korkunun kemiklesini sağlamıştı. Nehiryeli sakinleri, bir gece ansızın kendimi kaybedip, evlerini başlarına yıkacağımdan korkuyordu. Oysa, kendimi uzandığım yerden kaldıracak gücü bile zor buluyordum.


Artık kendisini hiç özletmeyen yağmurdan korunmak için, geniş bir çadır kurmuştuk. İçerisine serilmiş geniş postun üzerinde uzanıp, kendi düşüncelerim içinde kaybolmuştum.

"Dovinus, ziyaretçileriniz var" diyerek içeri girdi Roshan.

"Kim" diye sordum biraz doğrularak.

"Kasabadaki diğer iki rahip. Onlara, henüz kendinizi toplayamadığınızı söyledim ama çok ısrar ettiler. Beni buraya kadar takip ettiler desem yalan olmaz" dedi adam başı önünde.

"Ne istiyorlar" diye sordum.

Konuşmaya hevesli Roshan varken, başka Riviihli 'lere ihtiyacım yoktu.

"Sadece sizinle tanışmak... Onlara hiç bir şey anlatmadım, Dovinus, ama sizi savaşırken gördüler. Kafaları oldukça karışmış durumda" dedi rahip.

"Onlara ne söylememi bekliyorsun" diye sordum.

"Hiç bir şey, Dovinus. Vereceğiniz her cevap, yepyeni sorular doğurur ama endişelenmeyin efendim. Kimse sizi sorguya çekmeye yeltenemez. Söyleyeceğiniz ya da söylemeyeceğiniz her şeyi kabul edeceklerdir. Eğer açıkça konuşmama izin verirseniz-"

"Söyle, Roshan" dedim

"İçinizde taşıdığınız ejderhayı kendinize saklamanızı tavsiye ederim, Dovinus. Sizin varlığınız, inandığımız bir çok şeyin temelinde çatlaklar oluşturuyor. Tek tanrı Viparok 'un eşsizliğini bir dogma olarak düşünürseniz, bunun nedenini anlayabilirsiniz" dedi.


Rahip dışarı çıkarak bana kendimle bir süre baş başa kalabilmem için fırsat verdi. Riviihli 'lerin saplantılı din anlayışı, Dirastyalı 'larınkinden hiç bir şekilde daha sağlıklı değildi. Eğer Viparok dedikleri, gerçekten benim gibi biriyse, bunun tanrılık ile yakından uzaktan bir ilgisi yoktu. İçimdeki yıkım gücünü farkındaydım, fakat yaratmadan yıkan bir varlık tanrı değil, en fazla bir zalim olarak tanımlanabilirdi. Bir tavşan için bir kurt ne kadar tanrıysa, insanlar için de bir ejderha, en fazla o kadar ilahi olabilirdi.


Viparok meselesini görmezden gelemezdim. Eğer ortada benim gibi aklını kaybedip duran başka bir ejderha varsa, bunun hakkındaki her bir bilgi kırıntısını öğrenmek zorundaydım. Riviih orduları ile Dirastya 'yı gözüne kestirmiş bir yıkım aşığı, bu krallığın sonu olabilirdi. Dirastya 'nın başı kendisiyle yeterince beladaydı. İsyanlar, açlık, kölelik derken bir de listeye ejderha tehditi eklenmesine ihtiyacı yoktu.


Kalkıp çadırın ağzına gidip, kalın kumaşı araladım. Yağmur bulutları aralanmış, parlak bir sabahı günün üzerine salmıştı. Gözlerim ışığa alıştığında, çadırın önünde kendini yerlere kadar kapatan iki siyah cübbeli tip buldum. Tatsız manzaraya bakıp, onaylamaz bakışlarımı, Rosha 'a çevirdim. Nefret ettiğim diğer yanıma, böyle hürmet gösteren ahmakları tutup silkelemek ve kendilerine getirmek için dayanılmaz bir istek duyuyordum. Üstelik beni yol arkadaşlarım içinde utandırıp duruyorlardı.

EJDER RUH 2. KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin