Gümüş Kelebek Han 'ında, günün erken bir saatinde oturmuş kök biramı yudumluyordum. Ele geçirmeyi kafama koyduğum Murnasil şehrine, elime kolumu sallayarak girmiş Tulga ile olan önemli görüşmemi gerçekleştirmek için bekliyordum. En son bu hana girdiğimde, ustam ile birlikteydim. O zamanların üzerinden bir ömür geçmiş gibi geliyordu. Öte yandan han ise hiç değişmemişti.
İsyancıları Karasırt Kalesine yerleştirdikten sonra, yaptığım ilk iş Murnasil 'e bir mektup göndermek olmuştu.
'Sevgili Amcacığım;
Annem artık yaşımın geldiğini söyleyip duruyor. Söylediğine göre artık evliliğe hazırmışım ve harekete geçmemek için hiç bir sebebim kalmamış. Bir an önce yanına gelip, Murnasil 'den kendime uygun bir eş bulmam konusunda ısrarcı. Kaderimin bana çizdiği yolu görmek için, tortu şenliklerinden hemen önce şehre gelip, en sevdiğim hana yerleşeceğim. Beni ziyaret eder ve öğütlerini esirgemezsen çok mutlu olurum.
Sevgiler ile,
Hürmetkar yeğenin Keta' yazmıştım.
El yazımı tanımıyorlardı ama yine de mektubun benden geldiği açıktı. Başka birinin, yabani bir tilki adı ile imza atması olanaksızdı. Buluşma mekanının ise, ustam ile beni tutuklanmaktan kurtardığı han olduğunu yeterince açık ifade etmiştim. Tulga 'nın kendini göstereceğinden şüphem yoktu. Tek yapmam gereken sabırla beklemekti.
Şehre tek başına gelmek kesinlikle doğru bir karardı. Hiç şüphe çekmeden içeri girmiştim. Şehirde yüksek güvenlik önemleri alınmamıştı ama her zaman rahat geçiş sunan kapılardaki aramalar arttırılmıştı. Her araba ve yaya tek tek aranıp, sorgulanıyordu. Üstümdeki hırpani cübbeye rağmen, adam yerine konulup şehre geliş sebebim sorulmuştu. Loncadan mal almak istediğimi söylediğimde, geçişime izin vermişlerdi. Daha büyük bir grup olarak şehre girmeye çalışmak, daha detaylı sorulara sebep olurdu. Murnasil planlarımın kilit noktasıydı ve hiçbir şeyi riske atmak gibi bir lüksüm yoktu.
Yalnız başıma düşman şehrine girme fikrim biraz tantanaya sebep olmadı değildi. Roshan başta olmak üzere, hemen hemen bütün yol arkadaşlarım itiraz etmişlerdi. Henüz ortama uyum sağlayamamış, hala bir parça da olsa garip davranan Riviihlileri yanımda götürmeme imkan yoktu.
"En azından beni götür" demişti Kendar.
"Ben de gelirim. Bizim de garip olduğumuzu söyleyemezsin ya. Senden çok daha normaliz" diye katılmıştı Bixy.
"İşler sarpa sararsa orada bulunmanız, bulunmamanızdan daha çok sorun yaratır bana" diye kestirip atmıştım.
Bana itirazda bulunmayan tek kişi, takındığı sessizliğini koruyan Fiora olmuştu. Kız, çadırıma geldiği günden bu yana benimle konuşmayı bırakmış, tavırlı bir sessizlik içinde, adeta bir gölge edasıyla etrafımdaydı. Benimle iletişim kurmayı reddetse bile, gruptan ayrılmıyor, hala her işe benimle birlikte koşturuyordu. Kızın kalbini kırdığım açıktı. İhtiyacı olan şeyin, zaman olduğuna emindim ve bu yüzden üstüne gitmemeye karar vermiştim.
Direnişte işler tekrar yoluna girmeye başlamıştı. Karasırt Kalesinde, tüm direnişi aylarca götürebilecek stok mevcuttu. Yıkılan duvarlar, gereksiz binalardan sökülen taşlar ile tekrar inşa edilmeye başlamıştı. Albay 'ın titiz çalışması ile, isyancılar yaralarını hızla sarıyor, düşen morallerini tekrar yükseltiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDER RUH 2. KİTAP
FantasyMarver kendini, Dirastya 'nın tamamına yayılan bir isyanın ortasında bulacaktır. Yerel halk saraydan hesap sorarken, Marver hem güçlerini kontrol etmenin bir yolunu bulmak, hem de kaderin ona çizdiği rolü oynamak zorunda kalacaktır. Savaşı, aşkı, ih...