Üç kişi başladığımız Riviih yolculuğunun, Tulga ile geçireceğimiz son gecesindeydik. Resmi olarak Dirastya sınırlarını terk etmemize iki günlük mesafe vardı. Rahibin uyardığı üzere, Tulga 'nın bizimle ilerlemesi, artık kendisi için tehlikeli bir hale geliyordu. Riviih 'de hüküm süren Malahgard tarikatı, özgürce Dirastya 'da misyonerlik faaliyetleri yürütürken, aynı imtiyazlar karşı tarafa tanınmamıştı. Tulga 'nın yakalanması halinde esir düşmesi ya da daha da kötüsü idam edilmesi büyük bir olasılıktı.
Tecrübeli asker ile uzun süredir birlikteydim. Varlığına, sorunlara akılcı yaklaşımına ve dosdoğru konuşarak güven uyandıran mizacına alışmıştım. Onu ikinci defa geride bırakmanın, buruk bir tadı vardı. Bu nahoşluğu görmezden gelmemi sağlayan tek şey, çok daha beter bir tanesinin sürekli aklımı kurcalıyor oluşuydu.
Kendime söz verdiğim gibi, Valeria 'ya açık açık hislerimi itiraf edememiştim. Murnasil 'den ayrılacağımız sabah, bir kaç dakika için yakalayabildiğim eşsiz bir şansı heba etmiştim. Kız, diğerlerinden çok daha önce Mora ile birlikte odama gelmişti. Ortamdaki havayı koklayan küçük hırsız, Valeria ile beni yalnız bırakması gerektiğini fark edecek kadar düşünceli ve akıllı.
"Oralarda ne yapacağını bilemiyorum, Marver ama kısa sürede geri dönmezsen Keta ile izini sürerim ve seni oyalandığına pişman ederim, korucu" demişti çatık kaşları ile.
"İstekleriniz benim için emirdir, Leydim" demiştim gülümseyerek.
"Göreceğiz" diyen kızın yüzü çabucak yumuşamıştı. "Sen buradayken kendimi daha güvende hissediyorum"
"Korkmana gerek yok. İşler sarpa sarmadan geri döneceğim. Hem ben yokken baban, Tulga hatta Mora bile sana bir şey olmasına izin vermeyecektir" demiştim.
"Bunu biliyorum. Asıl onlar adına korkuyorum. Babam artık o kadar da genç değil. Her ne kadar belli etmese de, bütün bu stres onu derinden etkiliyor. Eğer işler kötüleşmeye devam ederse-"
"Böyle düşünme. Marki son derece zeki ve ne yaptığını bilen birisi. Yolun pusla kaplı sonuna bakıp, kaygılar içinde kaybolamazsın, Valeria. Gözün hep attığın adımın kendisinde olsun. Tam şimdi de, şu anda" demiştim kızın elini tutarak.
"Bu bilgece bir yaklaşım" demişti kız buruk bir gülümsemeyle.
Kız sessiz kalıp, bir şeyler söylemem için yüzüme bakmıştı. Ustamdan defalarca dinlediğim öğütü, ezberden tekrar ederek söylemiştim. Oysa aynı tavsiyeye kendim uyamıyordum. Riviih 'den sağ olarak dönebilir miydim bilmiyordum. Ejderhayı kontrol etmek, bir hayal gibi geliyordu ve bunu başaramadan asla Valeria 'nın yanında durmaya cesaret edemeyeceğime emindim. Kız hiç umursamasa bile aramızda bir sınıf farkı vardı. Marki 'nin, kızı ile yakınlaşmama ne diyeceğini kestirmem de mümkün değildi.
Belki de o anda tüm düşündüklerim, cesaretsizliğimi kapatmak için uydurulmuş birer bahanelerdi. Öyle ya da böyle, sonuç değişmemişti. Kızın gözlerine bakıp, onu sevdiğimi söyleyememiştim. Ellerimde, sıcak teninin bıraktığı sancılı hatırayı taşıyordum. Tıpkı ejderhanın yaktığı bir köyde uçuşan kül taneleri gibi, pişmanlığımı hatırlatıp duran bir hatıra...
Bu üç haftalık yolculuk, fiziksel durumum ile ilgili bir konuyu netleştirmişti. Birazcık dinlenerek atlatabileceğim bir hastalık yaşamıyordum. Tüm yol boyunca, rahibin sürdüğü at arabasının yüklüğünde uzanmıştım. Kendi atıyla bize eşlik eden Tulga, yol boyunca her kaynaktan erzağımızı ve malzemelerimizi tazelemişti. İyi bakılmama rağmen hala bir değnek yardımı olmadan yürüyemiyordum. Tüm bedenim, suyu çekilmiş bir nehir gibi yatağı gibi enerjisiz ve işe yaramazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDER RUH 2. KİTAP
FantasyMarver kendini, Dirastya 'nın tamamına yayılan bir isyanın ortasında bulacaktır. Yerel halk saraydan hesap sorarken, Marver hem güçlerini kontrol etmenin bir yolunu bulmak, hem de kaderin ona çizdiği rolü oynamak zorunda kalacaktır. Savaşı, aşkı, ih...