Bölüm 10: Yerdümen Melankolisi

406 84 9
                                    

Yerdümen 'e doğru alçalan tepe üzerine vardığımızda, hatıralar azılı düşmanlar gibi zihnime hücum ettiler. Uzaktan bütün çehresini görebildiğim kasaba, hem bıraktığım gibi duruyordu hem de bambaşka bir yerdi. Ürkek atımı yavaşlatıp tırıs gitmeye başladım. Tulga da hemen bana ayak uydurmuştu. Sözcükler ile bir şey söylemese de, adam tam yanımda ilerleyerek desteğini belli ediyordu. 


Acelesiz bir şekilde yokuş aşağı inerek kasabanın girişine kadar geldik. Meydana doğru ilerlemek yerine, hiç sorunsuz bir şekilde hatırladığım birlik binasına doğru sola kıvrıldım. Tulga dar sokak boyunca peşimden geliyordu. Üzerinde yay, ok ve kedi patisi simgesi bulunan tabelayı görünce durdum. Bu, artık bir parçası olmadığım Korucu Birliği 'nin işaretiydi. Ürkek atımdan inerek, hayvanın yularını kapının önündeki mazgallara bağladım. Hayvan için kendime verdiğim sözü tutmaya niyetliydim. Son görevini yerine getiren atın, doğaya ve özgürlüğe dönme zamanı gelmişti.


Gergin bir şekilde açtığım birlik kapısından içeri dalan ilk kişi Keta oldu. Hayvan, sabırsız bir keşfetme dürtüsü ile bacaklarımın arasından sıyrılarak kendini eşikten içeri attı. Onun kadar rahat olabilmeyi diledim.

"On-ikiler aşkına! Bu da nesi" diye içeriden yükselen ses tanıdıktı.

Bay Mila 'nın bir parça çatlak, gür sesini çıkarmak hiçte zor değildi.

"O bir kızıl tilki, Bay Mila. Umarım davetsiz misafir kabul ediyorsunuzdur" dedim mahçup bir tonla, Keta 'ın peşinden içeriye girerken.


Girişin hemen önündeki danışma masasında oturan yaşlı korucu bana bakarken gözlerini kırpıştırıyordu. Kısa bir an sonra adamın gözlerinde beliren ışıltıdan, beni tanıyabildiğini anlamıştım. 

"Marver! On-ikilere şükürler olsun" diyen adam, yaşından beklenmeyecek bir çeviklik ile yerinden kalkıp yanıma kadar gelmişti.

Hiç beklemediğim bir anda, kendimi ihtiyar adamın kollarında bulmuştum. Bu içten ve sıcak karşılamaya hazırlıksız yakalandım. Kapattığım göz kapaklarım, bir kaç damla göz yaşını yanaklarıma doğru sürdü.


Bay Mila kollarını gevşetip bir adım geri çekildiğinde, kızaran gözlerimi saklamamın bir yolu yoktu. Yaşlı adamın yüzü de aynı hüznün izlerini paylaşıyordu.

"Lütfen, buyrun. İçeri geçelim. Yorgun olmalısınız, mutfakta size çay ikram edeyim" diyen adam beni utandırmamak için arkasını dönerek bize yol gösterdi. "Kamp ateşinde kendini mi çevirdin, çocuk? Kıyafetlerinin hikayesini dinlemek isterim"

"Buna seviniriz. Size anlatacak birden çok hikayem var" derken adamı takip etmeye başladım.

Tulga da peşimdeydi. Keta 'yı gözden kaybettiysem de, kuytu köşeden gelen tıkırtılar, yaramaz hayvanın hala bina içinde bir yerde olduğunu gösteriyordu.


Biz mutfak masasına yerleşirken, yaşlı adam bir sürahiden çaydanlığa su boşaltıyordu.

"Bana arkadaşını tanıtmayacak mısın" diye sordu arkası dönükken.

"Adım Tulga. Emrinizdeyim korucu, efendi" diyen Tulga kendi işini kendi gördü.

"Resmiyete hiç gerek, Tulga. Marver 'in dostu bu çatı altında kendi evindedir. Benim adım da Mila. Çok memnun oldum" derken bizi doğru dönmüş, bir baş selamlaması ile tanışma faslını bitirmişti.

EJDER RUH 2. KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin