"Ne zaman kader dizginlerimi bıraksa, sana doğru çekiliyorum, Valeria. Ben sana aşık oldum" dedim ellerini tutup, konağın bahçesinde birlikte yürüdüğüm kıza.
"Ben de seni seviyorum, Marver" dedi gülümseyen kız.
Kızın sesi ile şekillenen o cümle içimde yankılanarak büyüdü. Tüm dünya sus pus olmuş, tek duyabildiğim aşkıma bulduğum karşılığın ilanıydı. Yine de inanmakta zorluk çekiyordum.
"Bunu sana çok daha önce söylemek isterdim. Cevabını duymak için bu kadar zaman kaybetmemiş olurdum" dedim gülümsemesine karşılık vererek.
"Keşke söyleseydin. Belki o zaman beni bırakıp gitmezdin de" dedi kız ani bir hüzün maskesi ile yüzü değişirken.
"Bak geri döndüm bile" dedim ellerini sıkarak. "Hepsi geride kaldı ve seni bir daha seni asla bırakmayacağım"
"Çok geç" dedi kız.
Güneşli bahar havası birden karardı. Valeria 'nın arkasında duran Kuvarsiam konağından uğursuz, siyah dumanlar yükseldi. Camları patlayan bina, alevler kusmaya başladı. Arkamdan gelen ayak seslerine doğru döndüm. Konak baskına uğramıştı. Yığınla kraliyet askeri bahçeye girmiş, çekili kılıçları ile üstümüze koşuyorlardı. Tekrar elini tuttuğum kıza baktım. İçimde bir panik duygusu yükseldi. Onu güvenli bir yere götürmek için kaçacağım sırada, ince, narin dudaklarından süzülen kanı gördüm. Mavi elbisesinin göğsünde, kırmızı bir leke ağır ağır beliriyordu. Valeria yaralanmıştı.
"Neden gitti, Marver" dedi yere düşmeden önce.
"Valeria" diye ismini defalarca haykırdım.
Kollarıma aldığım kızın kapanan gözleri tekrar açılmadı. Adını tekrar ve tekrar haykırdım. Cevap vermedi.
Ellerim, sevdiğim kızın kanına bulanmıştı. Hıçkırıklar ile boşalan göğsüm, çaresizlik ve öfke ile doluyordu. Kızın pembe yanaklarının solup, ruhunun bir sonbahar yaprağı gibi dalından kopuşunu izledim.
"Gitme! Özür dilerim, Valeria" diye haykırdım.
Dinlemedi. Dünya, nefret ile çarpıtılmış sesini tekrar kazanmıştı. Kızın bedenini, yumuşak çimlerin üzerine nazikçe bıraktım ve doğruldum. Naralar atan kalabalığa bakarken, kanlı elim kılıcıma gitti.
"Vulgro-ra di velessi" diye bir savaş çığlığı attım.
Hükümlerini ölüm olarak biçtiğim düşmanlarıma doğru hınç ile, gözümü karartarak koştum. Adımlarım boşluğu teptiğinde, bir karanlık içine düşmeye başladım. Hiçlik beni yutarken, hissedebildiğim tek şey hala yanaklarımdan süzülen göz yaşlarımdı. Rüzgarsız bir düşüş içinde kayboluyordum.
"Adın ne, çocuk" diye sordu hırıltılı, vahşi ses.
Süzülüyor muydum yoksa hala düşüyor muydum emin değildim. Bir mekansızlık ortasında sıkışmış gibiydim.
"Ben, Marver" dedim.
Valeria 'nın soğuk yüzü aklımdan gitmiyordu. Öfke ve yas ile doluydum.
"Gerçek adını söyle bana, çocuk" diye ısrar etti ses.
"Ruhvar va, Vulgro'ra!" diye bağırdım hiddetle.
Sessizlik uzadı.
"Gölgen ne ihtişamlı, kardeşim. Vulgro'ra, ejderlerin hükümdarı... Adı çağların nehrinden engin, avcı" diye selamladı ses beni bir süre sonra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDER RUH 2. KİTAP
FantasyMarver kendini, Dirastya 'nın tamamına yayılan bir isyanın ortasında bulacaktır. Yerel halk saraydan hesap sorarken, Marver hem güçlerini kontrol etmenin bir yolunu bulmak, hem de kaderin ona çizdiği rolü oynamak zorunda kalacaktır. Savaşı, aşkı, ih...