Bölüm 21: Açlar ve Toklar

450 85 20
                                    

Yolun karşısından yaklaşan kraliyet askerlerini fark ettiğimde, arkadaşlarımı sessizce uyarıp, siyah rahip cübbesinin kukuletasını başıma geçirdim. Bir aydır yollarda geçirdiğimiz süre içerisinde, sayısız birlik ile karşılaşmış, her birini sorunsuzca geçebilmiştik. Çoğu zaman bize şöyle bir bakıp, tek bir soru sormadan yolumuza gitmemize izin vermişlerdi. 


Ülkenin Kuzey-Batı 'sına ilerledikçe hava, yol arkadaşlarımın ilerleyişini yavaşlatacak derecede soğumuştu. Kasabadan ayrılmadan önce, Roshan bizim için meslektaşlarının cübbelerini ve kutsal tarikat madalyonlarını almıştı. Benim siyah ince kıyafetler ile ilgili bir sorunum olmasa da, Tulga, eyerimde oturan Keta 'nın kürkünün onu nasıl sıcak tutabileceği ile ilgili tatsız şakalar yapıp duruyordu.


Rahip tam bir misyoner gibi, Tulga 'ya eğer gerçekten Viparok 'a inanıyor olsaydı, Ejder-Tanrı 'nın onu kutsal ateşiyle sıcacık tutacağını söyleyip duruyordu. Verdiği vaazı, kendi morarmış dudaklarından dillendirmiyor olsaydı daha inandırıcı olabilirdi. Kabul etsin ya da etmesin, iki yol arkadaşımı da donmaktan korumak için, gün içerisinde sıklıkla mola verip, bir ateş karşısında ısınmalarını bekliyorduk.


Sağlığım hiç bir ilerleme göstermemişti. Eski gücümden eser yoktu. Sürekli yorgundum. Göz altlarımı yuva bellemiş morluklar, bedenimin halini her bakan için aşikar kılıyordu. Kısa aralıklar ile verdiğimiz molalara bu yüzden minnettar kalıyordum. Üşümesem de, soluklanmak için fırsat bulabiliyordum. Tulga 'dan aldığı ölüm tehditlerini saymazsak, halinden memnun olan tek kişi Keta 'ydı.


Murnasil 'e yaklaştıkça, ruh halim mistik bir canlınınkinden, sıradan bir oğlan çocuğununkine bürünüyor gibiydi. Bir sonraki durağım olacak olan Riviih aklımda çıkıyor, tek düşünebildiğim Valeria 'nın güzel gülümsemesi oluyordu. Sürekli yaptığım gibi, bu düşünceleri kafamdan atmaya çalışmaktan vazgeçeli çok olmuştu. Esasında, sessiz kaldığım her an, ona söyleyeceklerimi düşünüp duruyordum.


Kızdan ayrı geçirdiğim zaman içerisinde hayata olan bakışım değişmişti. Toy bir çırağın algıladığı gibi, birbirini kovalayan bir macera yumağı değildi yaşam. Kırılgandı, sonluydu ve trajediler ile doluydu. Utangaçlık ile zaman kaybederek ya da kendi içime kapanarak geçirmek istemediğim bir şeydi hayat. Sonu nereye varırsa varsın, Murnasil 'den ayrılmadan önce Valeria 'ya, ona karşı hissettiklerimi söyleyecektim.


"İyi akşamlar, rahipler" diyen askerin sesi, beni bir an daldığım düşüncelerden uyandırdı.

"Size de" dedi Roshan başıyla selam vererek.

"Yolculuk nereye böyle" diye sordu atlı asker.

"Murnasil 'e" diye yanıtladı rahip doğruyu söyleyerek.

"Riviihli rahipler bu hızla şehre doluşmaya devam ederse , kraliyet sonunda oraya çıkarma yaptığınızı düşünecek" dedi asker kahkaha atarak.

Arkasındaki askerlerin bazıları gülüşmelere katılmış, bazıları ise yırtıcı bakışlar ile bize bakarken kafalarını onaylamazca iki yana sallamıştı. Rahipler genel olarak hoş karşılansa da, on-ikilere gönülden bağlı insanların sayısı hiç de az değildi.

"Ne şanslı şehir şu Murnasil. Onca vahşiyi eğitmek için seferber olmuşuz demek" diye tersledi rahip.

"Tabi, tabi. Bu arada, Fiyon nehrini geçerken dikkat edin. Tüm yatağın çevresini buz tutmuş. Atınızdan düşüp, o kutsal kasenizi kırmanızı istemem. Sizsiz biz zavallı vahşiler ne yaparız" diye aynı küstahlıkta yanıt verdi subay.

EJDER RUH 2. KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin