Güneş Demirel'den:
"Sen hala benim zihnimdesin Güneş. Hala zihnimde seninle konuşuyorum. Ve sen her ne yapmış olursan ol benim arkadaşımsın, hep öyle kalacaksın."
Ekin kapıyı çekip çıkınca anında bacaklarımın bağı çözüldü ve dizlerimin üzerine düştüm.
Bir hıçkırık kaçtı ağzımdan. Ve ardından göz yaşlarım yerle buluştu. Sesimi azaltma gereği bile duymadan hıçkırarak ağlamaya başladım. Normalde ağlarken susardım, ama bugün böyle olmayacaktı. Aniden kapımın açılışını duydum. Birisi arkadan belime sarılıp beni göğsüne çekti. Alıştığım sigara kokusundan onun Kaan olduğunu anlamıştım.
"Güneş sakin ol, tamam mı?"
Aksine sesim daha da artmıştı. Artık neredeyse çığlık atıyordum. Başım ağrımaya başlamıştı.
Onları üzdün. Onları sandığından daha fazla üzdün. Sen onları öldürdün. Yapabildiğinin en iyisini yaptın, tebrikler.
İçimden kendi kendime cümleleri tekrar ederken daha fazla bataklığa çekiliyordum. Gerçeklerle yüzleştiğim her gün çürümeye devam ediyordum. Böyle nereye kadardı? Nasıl devam edebilirdim?
Ağlayarak çığlık atmaya devam ettim. Kaan beni susturmadı, sakinleşmemi bekledi. 1 saat boyunca iç çekişlerim yerini alana kadar devam ettim ağlamaya. Başımı Kaan'ın göğsünden kaldırmadan gözlerim kapalı durdum. Kolları hala belime sarılıydı ve hiç konuşmamıştı.
"Tamam, iyiyim..." dedim kısık bir sesle.
"Seni daha önce böyle görmemiştim. Sanırım artık kayış kopmaya başladı değil mi?" deyince yavaşça başımı salladım. "Artık bu acıyla başa çıkamıyorum. Onları beni almaya geldikleri günden sonra bir daha görmem sanıyordum. Ama Ekin geldi, onları anlattı bana... Ben onlara ne yapmışım böyle? Nasıl bu kadar suçlu oldum gözlerinde?" derken istemsizce kaşlarım çatıldı.
"Bütün bu olanların senin suçun olmadığını daha kaç kere söylemem gerekiyor? Yapma kendine bunu artık!" Beni kaldırıp omuzlarımdan tuttu. "Kendini sürekli aciz görmekten vazgeç. Buna dayanamıyorum. Gözümün önünde her gün yok oluyorsun ve senin için bir şey yapamıyorum. Bu yüzden sen, kendine bunu yapma. Sen tanıdığım en güçlü kızsın. Her şeyle baş edebilirsin sen. Her şeyle ve herkesle. Sandığından çok daha fazlası var içinde," Yanağıma dokundu hafifçe. "Eğer kendine bu acizlik saçmalığını söylemeye devam edersen bu sefer gerçekten her şeyin sonu olacak. Şimdi bana söz ver," Ellerimi tuttu. "Bu işin sonu ne olursa olsun pes etmek yok. Tamam mı?"
"Ya bir yerden sonra pes etmek zorunda kalırsam?" dedim derin bir nefes vererek.
"O zaman ben orada olacağım. Her türlü yardım etmek için elimi sana uzatmış olacağım. Sen bıraksan bile ben bırakmana izin vermeyeceğim."
Gözlerim yeniden dolarken kollarımı Kaan'ın boynuna doladım. "Teşekkür ederim," diye fısıldadım kulağıma doğru. "Verdiğin her türlü destek için teşekkür ederim. Söz veriyorum sana, ailem için sonuna kadar savaşacağım."
Sarılışıma karşılık verirken yanağını başıma yasladı. "Aferin, baş belası..."
***
"Bu işi gerçekten benim mi yapmam gerekiyor?" derken koltuğa iyice yayıldım. "Birisi alsın gelsin işte. Niye ben yapıyorum?"
"Çünkü ben, öyle istiyorum. Ne zamandan beri kararlarımı sorguluyorsun?" derken Nevzat elindeki viski bardağını yanındaki sehpaya bıraktı.
Sırtımı dikleştirdim. "Hayır, anlamadım. Alt tarafı bir emanet. Niye bir adamını göndermiyorsun alması için?"
Nevzat derin bir nefes vererek sert bakışlarını bana gönderdi. "Sende benim bir adamım değil misin? Şimdi, ukalalığı ve kurcalamayı kes. Ben istiyorum ve gideceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Bedenler (2)
Teen FictionYeni hayat, yeni insanlar ve yeni oyunlar. İntikam yemini Demirel ailesini dağıtırken her şey paramparça oluyordu. Ama yabancı acımayacaktı, istediğini alacaktı. Çektiği acı kadar can yakacaktı. Bilmediği tek şey ise sevginin önüne hiçbir şeyin geçe...