"Güneş?"Ellerimin titremesini durduramıyordum. Bakışlarım hala boş bir şekilde pencereden dışarı bakıyordu. Birisinin bana seslendiğini biliyordum, ama öylesine karmaşık bir hal aldı ki saniyesinde düşüncelerim, zihnimin içinden çıkamıyordum.
"Güneş!" Sonunda beni hızla kendine çevirdiğinde Kaan'la göz göze geldim. Benim dağılmış surat ifademin aksine onun yüzünde ciddi bir ifade vardı. "N-ne yapacağım?" dedim güçsüz bir tonda.
"Hiçbir şey. Sadece burada kal. Dışarı çıkma. Ben sana haber vereceğim tamam mı? Sakin ol, ve burada kal." Hiçbir tepki vermeden sadece Kaan'a bakmaya devam ettim. Nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum, ya da babamla yüzleşip yüzleşmemem gerektiğini. Sakin mi kalmalıydım gerçekten?
Kaan birkaç saniye daha endişeyle bana baktı, sonra yavaşça çıktı kapıdan. Biraz durdum yerimde, sanki beynimin içinde bir siren çalıyordu. Titreyen elimi kaldırdım ve pencerenin kenarından tutundum ayakta kalmak için. İlk defa düşüncelerimi bastırabilecek kadar yüksek bir ses vardı zihnimde.
Bana sesleniyor, beni uyarıyor, benimle konuşuyordu. Sanki hipnoz edilmiş gibiydim. Sadece duruyor ve önüme bakıyordum. Düşüncelerimin beni terk ettiğini hissettim. Şuan bomboştum.
O şekilde ne kadar durdum bilmiyorum, belki 15 dakika, belki 20 belki de yarım saattir duruyordum.
Babam beni almaya mı gelmişti? Beni alabilir miydi? Kurtarabilir miydi beni?
Ne olur kurtar beni...
Bir anda kapım açılınca bakışlarım oraya döndü. Kaan'dı. "Nevzat seni çağırıyor." dedi düz bir şekilde. "Çalışma odasında." Ayağa kalktım ve Kaan'a doğru birkaç adım attım. "Babam hala..." Başını salladı. "Hala burada, onun yanında. O yüzden toparlanman lazım. Nevzat seni bu şekilde görmesin, açık verdiğini düşünürse... Sonu iyi bitmez."
Sonu iyi bitmez... Sonum iyi bitmez...
Sırtımı dikleştirip derin bir nefes verdim. "Gidelim." Odadan çıkıp merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Kaan'ın arkamdan geldiğini duyuyordum. Orta kata geldiğimde Kaan'a döndüm. "Hangi katta?"
"Burada. Nevzat onu aşağıya indirmezdi." Başımı sallayıp önüme döndüm ve çalışma odasına doğru yürümeye başladım. Tam önünde durduğumda elim uzandı ve kapı kolunda durdu. Kaan gerimde durmuş, içeri girmemi bekliyordu. Ona baktım bir tepki istercesine, çok hafif bir tebessüm gönderdi güven verircesine. Başını salladı ardından. Gerginliğim kat kat artarken sonunda kapı kolunu tuttum. Kapıyı çaldım ilk önce, "Gel." dediğinde tuttuğum kolu indirdim ve kapı açıldı.
Nevzat çalışma masasında, babam tam önünde ki koltuktaydı. Babamın bakışları Nevzat'tan bana dönünce şaşkınlıkla bakışları bana takılı kaldı. Geleceğimi beklemiyor muydu?
"Beni..." dediğimde sesim kısık çıktı. Boğazımı temizledim ve yeniden konuştum. "Beni çağırmışsın."
Nevzat oturduğu yerden kalkarken babam da aynı şekilde gözlerini benden ayırmadan yerinden kalktı. Nevzat masanın arkasından çıkıp bana doğru yürümeye başladı.
"Bence babanın seninle konuşacakları var. Bana konuşacağına seninle özlemini gidersin."
Geçip gidecek sanıyordum ama tam yanımda durdu. "Ne yapacağını biliyorsun," dedi başını bana çevirmeden. "Açık verme. Aksini düşünmek bile istemezsin." Başımı ona çevirdim hafifçe, boynundaki damar kararmıştı. Sinirliydi. Hemde çok.
Nevzat kapıdan çıkıp giderken gözlerimi babama çevirdim. Gözleri dolu dolu, hala bana bakıyordu.
"Işığım gelmiş..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Bedenler (2)
Fiksi RemajaYeni hayat, yeni insanlar ve yeni oyunlar. İntikam yemini Demirel ailesini dağıtırken her şey paramparça oluyordu. Ama yabancı acımayacaktı, istediğini alacaktı. Çektiği acı kadar can yakacaktı. Bilmediği tek şey ise sevginin önüne hiçbir şeyin geçe...