Gözlerimi yavaşça kırpıştırarak açtım. Hava yeni yeni aydınlanıyordu. Bakışlarımı hemen yanımda huzurla uyuyan Aras'a çevirdim. Bir elimi kaldırıp yanağına dokundum. Ordan dudaklarına, gözlerine... Yavaşça uzanıp saçlarına bir öpücük kondurdum.
Ona neler çektirmiştim... Düşüncesi bile beni boğarken gözlerimi kapatıp Aras'a daha çok sokuldum. Daha dün kendime söz vermiştim, onlardan uzak duracağım diye. Ama akşamına sözümü hiç sayıp Aras'ı yanımda tutmuştum. Bugünden sonra daha acımasız davranmam gerekecekti belki, hatta Aras dengesiz davranışıma anlam vermeyecekti ama yapmak zorundaydım!
Aras'ın güzel kokusunu içime çekip zihnimi susturdum ve sadece bu ana odaklandım. Birkaç saat daha huzur bulabilirdim.
"Hımhımhım..." Yeniden gözlerimi araladığımda Aras'ın mırıldandığı melodi kulaklarıma doldu. Göğsündeydim. Çenesi başımın üzerindeydi, bir eli belimi sararken diğer eliyle saçımı okşuyordu. Yeniden gözlerimi kapatıp nefesimi düzenli tutmaya çalıştım.
"Bizi kurtaramamaktan ölesiye korkuyorum," Aras konuşmaya başladığında dikkat kesildim. "Düşmekten, seni tamamen kaybetmekten, bizi öldürmenden korkuyorum... Sana söylemek istediğim o kadar çok şey var ki. Seni seviyorum'la başlayıp, seni seviyorum'la biten... Aylardır bir çok şey yaptım. Seni her yerde aradım. Bulamadığım her saniye daha çok delirdim. Bazen fotoğraflarını yaktım, bazen bunun için kendime kızdım. Hayatımda hiç bu kadar acıyı bir arada hissetmemiştim. Ama biliyorum ki sen hiçbirimizden gerçekten gitmedin... Ya da aklımın bir köşesinde düşünmekten korktuğum gerçek, değişmiş olman, hissizleşmen, gitmen... 13 yıl boyunca seni bekledim ben. Hep uzaktan izledim, uzaktan sevdim. Sonunda beraber olduk, beni seviyorsun derken 1 yılımızı doldurmadan gittin benden. Nasıl bir cehennem yaşıyorum aylardır bir bilsen..."
Burnum sızlamaya başlarken göğsüme çöken acıyla birkaç dakika sessizce uyuyormuş gibi yapmaya devam ettim. İçime yakıcı bir acı düşmüştü. Beni yakıp yıkan, o acı. Ağlamamak için kendimi sıkarken başımın ağrımasıyla sonunda gözlerimi açtım ve derin bir nefes verdim. Her şeyi onları korumak için yapıyordum. Her ne kadar onları dağıtsam bile iyi olmaları için çabalıyordum. Başımı kaldırıp Aras'ın beni izleyen yüzüne baktım.
"Günaydın," dedi gülümseyerek. "Günaydın." dedim ruhsuzca.
Kaşlarını çattı. "Noldu?" Birkaç saniye sessiz kalıp yüzüne baktım. Bir elimi kaldırıp alnına düşen saçlarını düzelttiğinde Aras avcumun içine bir öpücük kondurdu. "Seni buradan nasıl çıkaracağımı düşünüyorum." dedim yalan söylerek.
"Benimle gel, beraber gidelim şu boktan yerden."
Hafif bir tebessüm oluştu dudaklarımda. "Gelmeyeceğimi biliyorsun."
"Biliyorum," derken sinirlenmiş gibiydi. "Seni buraya bağlayan şey yüzünden benimle gelemiyorsun. Ciddi anlamda seni bir gün yurt dışına kaçıracağım..."
Hafif bir kıkırtı döküldü dudaklarımdan. "Şaşırmam, onu da yaparsın." Aras elini kaldırıp hafifçe yanağımı okşamaya başladığında gözlerinin içine baktım. "Diğerleri nasıl?" diye sordum çekinerek.
"Herkes dağıldı Güneş. Sanki tek başına olurlarsa ayakta durabilirlermiş gibi... Seni aylarca her yerde aradık. Sonra ben... Pes ettim. Seni gördüğüm o gün bana o gözlerle baktığında ben pes ettim. Duygularım o kadar karışıktı ki hiçbir şeyi kavrayamıyordum. Şimdi biliyorum, seni geri getirmek için her şeyi yapacağım. Çünkü seni seviyorum," Elimi kaldırıp avuçları arasına aldı. "Sende beni seviyorsun. Dişlerimi öperken bunu yeterince anladım." Gülerek omzuna vurdum. Aras'da gülüp beni birden kendine çektiğinde şaşkınlıkla bakakaldım. "Ee, nerede kalmıştık?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Bedenler (2)
Teen FictionYeni hayat, yeni insanlar ve yeni oyunlar. İntikam yemini Demirel ailesini dağıtırken her şey paramparça oluyordu. Ama yabancı acımayacaktı, istediğini alacaktı. Çektiği acı kadar can yakacaktı. Bilmediği tek şey ise sevginin önüne hiçbir şeyin geçe...