Müziği açmayı unutmayalım :)
Göz kapaklarım bana itaat etmezcesine zar zor açıldı. Nefes almak birkaç saniye çok zor geldi. Gözlerimi tekrar kapatıp açtım ve yattığım yerden doğrulmaya çalıştım. Karnımın üzerinde hissettiğim acıyla iki büklüm olurken bir inleme kaçtı ağzımdan. Elimi direkt olarak oraya götürdüm. Üzerimdeki tişörtü kaldırıp yaraya baktım. Dikiş izleri hala tazeydi.
Tişörtü tekrar kapatırken yattığım yatakta ayağa kalktım. Etrafa gözlerimi gezdirdim. Bir odadaydım. Üzerimde siyah bir tayt ve gri bir tişört vardı.
Son zamanları aklımdan geçirdim. Aras'ların evinden çıkışımı ve o anda vuruluşumu... Sonra ne olmuştu? Neden şimdi bir odadaydım? Burası neresiydi?
Bir iki adım atmıştım ki hissettiğim acıyla yüzümü buruşturdum. Biraz soluklandıktan sonra daha yavaş hareketlerle odanın kapısına doğru ilerledim. Kulağımı kapıya yaslasam da bir şey duyamıyordum. Sonunda kapı kolunu kavradım ve yavaşça açtım. Dışarı çıkarken gözlerim salon olduğunu tahmin ettiğim yerle buluştu.
Sonra ise tanımadığım 5 kişiyle. Hepsinin gözü bana dönerken sustular. Kaşlarım çatılırken öne doğru birkaç adım daha attım. Ne diyeceğimi bilemez halde onlara bakarken aralarından yaşlı olan adam oturduğu yerden kalkıp öne doğru geldi.
"Uyuyan güzel uyanmış..." diye mırıldandı gülümseyerek.
"Siz kimsiniz?" Korku dolu sesim kendini belli etmişti.
"Ben Nevzat. Nevzat Ersöz."
"Yani?" diye sordum tek kaşımı kaldırarak.
"Sence neden buradasın?" dedi sorumu es geçerek. "Şuan hastanede olman gerekirdi. Neden bir dağ evindesin?"
Dağ evinde miydim? "Bunu niye bana soruyorsun?" diye sordum sinir bozukluğuyla gülerek. "Cevapları senin vermen gerekir. Neden burdayım?"
Adam sessiz kalıp yüzüme bakarken bakışlarımı diğerlerine çevirdim. En başta yapılı ve uzun boylu, siyah saçlı genç adam bana öfkeyle bakıyordu. Yanında ki sarıya yakın saçlı çocuk ise dümdüz bakıyordu. Onun yanındaki kız uzun kahverengi saçlara sahipti ve onunda gözlerinde en ufak bir duygu yoktu. Ve son olarak diğer kıza çevirdim bakışlarımı.
Kumsal.
Dikkat etmemiştim. Şimdi bakınca, bu gerçekten oydu. Yeşil gözleri hala aynı duygusuzlukla bana bakıyordu. Gözlerim dehşetle açılırken, "Kumsal..." diye fısıldadım sadece. 3 yıl sonra karşıma bu şekilde çıkması çok, çok garipti.
Adam tekrar konuştuğunda bakışlarımı ona çevirdim. "Onlara alışsan iyi edersin. Çünkü bundan sonra bizimlesin."
Ne? "Ne demek istiyorsun?" diye sordum titreyen sesimle.
"Basbayağı, bizimlesin. Artık eve dönemezsin. Benim için çalışacaksın, bende güvende olmanı sağlayacağım."
Söylediklerine zerre anlam veremeden yüzüne baktım. Kim olabilirdi?
O.
Bizi arayan, notlar gönderen o adam. Bizi tehdit eden o adam.
Dehşetle karşımdaki adama baktım. "Sen... o adamsın." Ayaklarım birkaç adım geri gitti. "Bizi arayan, notlar gönderen..."
Gülümsedi. "Evet ben o adamım."
İçimde aniden biriken öfkeyle ileri doğru atıldım. "Seni oro*pu çocuğu!" en önde gördüğüm siyah saçlı belimden tutup geriye çekerken hala o adama ulaşmaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Bedenler (2)
Teen FictionYeni hayat, yeni insanlar ve yeni oyunlar. İntikam yemini Demirel ailesini dağıtırken her şey paramparça oluyordu. Ama yabancı acımayacaktı, istediğini alacaktı. Çektiği acı kadar can yakacaktı. Bilmediği tek şey ise sevginin önüne hiçbir şeyin geçe...