“Zor günlerini yalnız atlatan, kimsenin yokluğunu hissetmez.” demiş Charles Bukowski.Şuan da bunun doğruluğunu daha iyi anlıyorum. Annem, babam... İçimde onlara ayırdığım yerden bir şeyler hissetmek istedim. Yanımda olmasalar bile yokluklarını hissetmek istedim o an. Ama hayır, içimde tek bir duygu belirtisi yoktu.
Annem ve babam gerçek değilmişiz gibi bir bana bir Nevzat'a bakıyorlardı. Konuşmadılar, hareket dahi edemediler.
Nevzat'a çevirdim yavaşça başımı. "Bitir şunu. Yoksa ben gideceğim, beni tutamayacağını biliyorsun." dedim dişlerimin arasından sessizce.
Nevzat konuşmaya giremeden sertçe dış kapıdan giriş yaptı birisi.
Birileri.
Harika, diye geçirdim içimden. Başımı yana çevirmemle Berk ve Atalay'ı görmem bir oldu. Daha sonra ise onu...
Aras'ı.
Yüzündeki donuk ifade değişmedi. Bende aynı şekilde ifadesizliğimi bozmadım. Şuan da bunun bir faydası olmazdı.
Berk ve Atalay ise bir çok duyguyu barındıran yüz ifadeleriyle Nevzat'a bakıyorlardı.
"Anlaşılan birimiz konuşmadan başlayamayacağız." dedi Nevzat gülümseyerek. "Madem hepimiz hazırlıklıyız, bilmeyenler için kendimi tanıtmakla başlayayım." Öne doğru birkaç adım attığında ben sabırsızca kollarımı göğsümde bağladım. Bu iş ne kadar çabuk biterse o kadar iyiydi.
"Ben Nevzat Ersöz. Ama zaten siz tanıyorunuz, değil mi Levent?" dedi babama doğru. "Sema?" diye döndü ardından anneme.
Yine cevap yoktu. Babamın yüzünde her an Nevzat'ı öldürecekmiş gibi bir ifade, annemin yüzünde ise saf korku vardı.
"Gelinimi zaten tanıyorsunuz."
Gerçekten...
Başımı yavaşça Nevzat'a çevirdim. Gülümseyerek bana uyaran bakışlarla bakarken aslında yanlış bir hareket yapma demek istiyordu.
"Yetmedi mi?" dedi annem öne doğru gelip. Nevzat istifini bozmadı. "Aylarca bu nefretini bitirmen için her şeyi yaptım. Yetmedi mi!" Annem artık Nevzat'a iyice yaklaşmışken babam onu arkasına aldı. "Sema dur. Ben hallediceğim."
Berk babamın yanına ilerledi yavaşça. Her an temkinli davranıyordu. Babamın tek bir hareketiyle Nevzat'ın üstüne atlayacağından emindim.
Babam neredeyse tüm siniriyle Nevzat'a doğru yaklaşırken hemen Nevzat'ın önüne geçtim. "Denemeye bile kalkmayın." Görmesem bile Nevzat'ın arkamdan gülümsediğine adım gibi emindim. Benden beklediği böyle şeylerdi çünkü.
Annem, Berk, Atalay hatta Aras bile şaşırmıştı sözlerime.
Babamın kırık bakışları bana kaydı. "Bu adamı mı koruyorsun gerçekten?"
Hayır baba, yapmak zorundayım.
"Ordan nasıl görünüyor bilmiyorum ama evet, onu koruyorum. Her zaman koruyacağım."
Bu o kadar içimden geçmeyen bir cümleydi ki... Nefret ettim.
Nevzat arkamdan hafif güldüğünde ben ne kadar düz ifademi korusam da babam çatık kaşlarıyla ona döndü. "Ne istiyorsun?" dedi dişlerini sıkarak. "Kızımı bırak. Ne istiyorsan sana vereceğim. Ama onu bırak. Senin problemin bizimle. Eğer ona dokunursan-"
"Gerçekten Levent, kaba kuvvet kullanan birisi miyim ben? Hatırlıyorsundur geçmişten bir şeyler..." derken sesinin altında yatan imayı sadece ben, babam ve annem anladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Bedenler (2)
Genç KurguYeni hayat, yeni insanlar ve yeni oyunlar. İntikam yemini Demirel ailesini dağıtırken her şey paramparça oluyordu. Ama yabancı acımayacaktı, istediğini alacaktı. Çektiği acı kadar can yakacaktı. Bilmediği tek şey ise sevginin önüne hiçbir şeyin geçe...